Saw, yani Testere filmleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok popüler. Şu günlerde serinin yeni filmi 3D olarak vizyonda ve yine seriyi sevenlerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Bazı kişiler filmi beğenmezken, bazıları ise serinin diğer filmleri gibi sevdi. Her şeye rağmen şurası açık ki Testere film serisi çok uzatıldı. Popüler bazı filmlerin oyunuyla karşılaşıyoruz, ama açıkçası Testere'nin oyunuyla karşılaşmayı beklemiyordum. Geçen yıl PC, Xbox 360 ve PS3 için piyasaya çıkan Saw'ın oyunu beklentilerimin çok üstünde çıkmıştı. Tamam, belki asla 1. sınıf bir oyunla karşı karşıya değildik; ama oyuna genel olarak baktığımızda hemen hemen herkesin beklentilerinin üstünde bir yapımla karşılaştığını söyleyebiliriz.
Genel olarak filmlerin oyunları kötü olduğu için Saw'ın da oyunu çok kötü olur diye düşünmüştük, fakat oyun bazen kendini tekrar etse de garip bir şekilde joy pad'i elimizden bırakamıyorduk. Sonuç olarak sizi bilmem, ama ben ilk Saw oyununu uzun süre oynadım ve oyunlarda bulmacalardan çok aksiyonun ön plana çıktığı bir dönemde ilk Saw oyunu bulmacalarıyla bana ilaç gibi gelmişti.
Çok küçük bir bütçeyle yapılmasına rağmen oldukça iyi satış rakamlarına ulaşan Saw'ın devamının yapılacağını düşünmüştük, nitekim öyle de oldu. İlk oyunun ilk geliştiricisi Brash Entertainment kapanınca oyunu bitirmek Zombie studios'a düşmüştü.
Saw II: Flesh & Blood'un geliştiricisi de Zombie studios oldu. 1994 yılında kurulan Zombie studios'un genel olarak pek de başarılı oyunlar yaptığını söyleyemeyiz, Saw'ın başarası ise Brash Entertainment'in oyunun genel tasarımını yapmasına bağlanıyor. Saw II: Flesh & Blood'u oynadıktan sonra 1. macerayı yarıda bırakmak zorunda kalan Brash Entertainment'in ilk oyuna ne kadar büyük katkı sağladığını anladık. Küçük bir bütçeyle yapılmasına rağmen oldukça iyi satışlar yapan Saw'ın devam oyununun da mükemmel olmasa bile en azından bizi tatmin etmesini bekliyorduk, fakat beklentilerimizin çok altında bir oyunla karşı karşıyayız.
Küçük oyun geliştiricileri bile yeterince emek vermeden sırf cebimizdeki paraya göz koydukları için oyun çıkarırlarsa daha ne diyebiliriz ki? Saw II: Flesh & Blood, ikinci film ile üçüncü film arasında geçiyor.
Bu defa ana kahramanımız ilk oyundaki kahramanımız David Tapp'in oğlu Michael Tapp oluyor. Oyunun küçük bir bölümünü de Campbell Iman ile oynadığımızı belirtelim. Pighead tarafından kaçırılan Michael, şimdi hem hayatta kalmak, hem de babasının intikamını almak için mücadele etmek zorundadır. Tabi bu o kadar da kolay olmayacak. Bunun için tıpkı ilk Testere oyunundaki ve filmlerdeki gibi birbirinden zorlu bulmacaları çözüp sizi bir anda öldürecek tuzaklardan kurtulmak zorundasınız. Ayrıca çevrede sizi öldürmek için bekleyen Jigsaw'ın diğer kurbanları ile de mücadele etmelisiniz.
Flesh & Blood'un ilk oyundaki ile benzer görsel yapısı var, o nedenle bir devam oyunu oynadığınızı hissediyorsunuz. İlk oyundaki gibi bu oyunda da Unreal Engine kullanılmış. Tabi ortada bazı farklılıklar da var. Öncelikle grafikler ilk oyundaki kadar iyi değil. İlk oyundaki ışıklandırmalar ve kaplamaların kalitesinde düşüş var. O nedenle ilk oyundaki atmosferi tam olarak hissedemeyebilirsiniz.
İkinci oyundaki delinmiş-yıkılmış duvarlar, bulmacayı çözmeden geçmemizin imkansız olduğu demir kapılar, rutubetli ve pis mekanlar siz tanıdık gelecektir. Tıpkı ilk oyundaki gibi bazen bir (veya bir kaç) apartmanda değil de odalardan oluşan dev bir şehirdeymiş gibi hissediyorsunuz. Oteller, fabrikalar ve kanalizasyonlar arasında dolaşırken her an tetikte olmanız gerekiyor.
Bir kapıyı açarken birden bire bir tabanca veya keskin bir demir yaşamınıza son verebilir. Kısacası Saw'ın dünyasını yakından takip edenler için oyundaki mekanlar, hatta bulmaca ve tuzaklar yabancı gelmeyecektir. Sakın mekanların veya tuzakların benzerliğine kapılıp da oyun hakkında hemen iyimser düşünmeye başlamayın, çünkü oyunda çok fazla olumsuzluk var. Benim gibi ilk oyunu sevenler bile bu oyunda büyük hayal kırıklığına uğrayabilirler.
Öncelikle bulmacalar ilk oyundakine benzer olsa da çeşitlilikleri fazla değil. Örnek vermek gerekirse bir bulmacada kapıda mavi, kırmızı ve yeşil renkte sayılar olan bir kilit var. O bölgede duvarlarda da saatler bulunuyor. Bu odaların renklerine bakıyorsunuz, sonra da bu odalardaki saatler kaçı gösteriyorsa ona göre kilide giriyorsunuz. Bazı bulmacalarda ise duvarlardaki deliklerden bakarak uzaktaki sayıları görmeye çalışıyoruz. Tabi bu sayıları görmeniz için bazen çok dikkatli bakmak zorundasınız.
Bunların yanı sıra karşımıza yerde kare kare bölümleri olan parlak platformlar çıkıyor. Her karede çeşitli işaretler var, bunlardan doğru olanlara basmalısınız. Çevrede hangisinin doğru olduğuna dair çeşitli ipuçları bulacaksınız. Benzer tarzda daha bir çok bulmaca ile karşılaşacaksınız ve bulmacalar bazen kendini tekrar etse de onları çözmek yine de eğlenceli. Zaten oyunun ana odağı da bulmacalar, çünkü ilk oyundaki gibi zevkli dövüş sahneleri bu oyun yok.
İlk oyunun aksine bu oyunda savaşmamız gereken düşman sayısı çok az. Üstelik dövüşler de gerçek zamanlı değil. Artık Quick Time Event'lar (ekranda beliren tuşlara zamanında basma) devreye girmiş. Savaşların hepsini ekranda beliren tuşlara basarak yapıyoruz. Üstelik bu savaşlar o kadar kolay ki oyuna dövüş sahnelerini hiç koymasalarmış daha iyi olurmuş.
Geliştirici işin kolayına kaçıp dövüş sistemini rezil etmeyi başarmış. Halbuki ilk oyunda dövüşler de oldukça eğlenceliydi. Zaten adamımız da resmen odun gibi hareket ediyor. Bu halde dövüşmesi her halde imkansız olurdu. Yerdeki sopa vb bir şeyi almak için eğilmiyor bile, tuşa basınca sopa birden karakterimizin elinde beliriyor.
Oyun üzerinde yeterince uğraşılmadığını buraya bakarak bile anlamanız mümkün. Düşmanlarla olan savaşlar basit olmasına rağmen yine de biraz haz alırım diye bekliyorsanız çok yanılırsınız. İlk oyunda ateşli silahlar da dahil olmak üzere 18 değişik silah vardı, bu oyunda ise beyzbol sopasıyla oyun boyunca ilerlemek mümkün.
Bulmacalar tekrar etse de yine de sizi bir süre oyalamayı başarıyor, dövüş sahneleri ise tam anlamıyla ızdırap verici bir sıkıcılığa sahip.
Oyunda kalitesini düşürmeyen tek şey ise müzikler olmuş diyebilirim. Tamam ilk oyundaki müzikler çok üst düzeyde değildi, ama atmosferi hissetmemizi sağlıyordu. Bu oyunda da mekanlar arasında dolaşırken yine tedirgin edici müziklerle karşılaşıyoruz. Kasvetli ve yıkık-dökük binalar arasında dolaşmak bu tedirgin edici müzikler sayesinde biraz da olsa zevkli oluyor.
Karakter seslendirmeleri ise müziklerin oldukça gerisinde kalmış ve kulağa tam anlamıyla amatörce geliyor. Mesela ilk oyunda göremediğimiz düşmanların sesini duyup önlem alırdık, ama bu oyunda düşmanlarımız doğru düzgün konuşmuyor bile. Gerçi karşımıza doğru düzgün düşman da çıkmıyor. Jigsaw'ın klasik seslendirmesi dışında karakter seslendirmelerini hiç beğenmediğimi söyleyebilirim.
Ana menü'deki Testere filmlerinin klasik müziği gibi ayrıntılar sesler konusunda sizi memnun edecektir, ama filmin harika müziklerini oyunda bulamayacaksınız.
İlk Saw oyununu beğenenler eminim bu oyunun da benzer yapı ve kalitede olduğunu düşünmüşlerdir. Ben de ilk oyundaki olumlu izlenimlerim nedeniyle bu oyunu merakla bekleyenlerdendim. Sonuç olarak ise büyük bir hayal kırıklığına uğradım.
Odundan farksız karakter animasyonları, grafiksel kalitenin düşmesi, tek düze ilerleyiş sizi oyundan soğutuyor. En büyük hayal kırıklığım ise gerçek zamanlı dövüşler yerine ekranda beliren tuşlara basarak düşman öldürmemiz oldu.
Ben dövüşlerin daha eğlenceli hale getirileceğini ve eksikliklerin giderileceğini düşünürken dövüş sistemi resmen ortadan kaldırılmış. Yani ilk oyunun başarısı üzerine, küçük bir stüdyo tarafından hemen 1 yıl içinde geliştirilen bir oyundan da fazla bir şey beklememek gerekiyor.
Size tavsiyem Saw II: Flesh & Blood'dan uzak durun. Eğer ilk oyunu oynamadıysanız o oyunu oynamanızı, ilk oyunu oynadıysanız o oyunun güzel anılarını bu oyunla kirletmemenizi öneririm. Burada emeğe filan saygı göstermenize gerek yok, önce geliştirici firmalar kendilerine sunulan fırsata saygı göstermeliler.