Son zamanlarda bir şey gittikçe dikkatimi çekmeye başladı, Oyun endüstrisi hayal gücünü kaybetmeye mi başladı yoksa sadece bana mı öyle geliyor? Baktığınız zaman son çıkan oyunların yarısından fazlası ya
çizgi-romandan uyarlanmış, ya mitolojiden ya da tarihi bir olaydan veya bir yazıdan esinlenmiş, filmlerden uyarlanan oyunları saymıyorum bile... Onu da geçtik artık karşımıza roman uyarlamaları çıkıyor. EA'in yakın zaman içinde çıkardığı
Dante's Inferno'nun aynı isme sahip
700 senelik bir şiirden esinlediği gibi THQ'da ünlü
Rus yazar Dmitry Glukhovsky'nin aynı isme sahip
bilim kurgu kitabı Metro 2033'den esinlendi. Neredeyse
4 senedir 4A tarafından geliştirilen oyunun çıkmasına az bir süre kaldı. Romanı Rusya'da kült haline gelen Metro 2033, bakalım sanal evrende de aynı popüleriteyi yakalayabilecek mi?
Rus Glukhovsky'nin
gizem, aksiyon ve bilim kurguyu harmanlayarak oluşturduğu Metro 2033 romanı Rusya'da ilk çıktığı haftada
400.000'i aşkın satarak büyük bir rekora imza atmıştı. Nükleer savaş yüzünden yaşanılmayacak haline gelen Moskova halkını ve bu halkın yaşadıklarını konu alan oyunumuz, isminden de anlaşılabileceği gibi insanların metro istasyonlarındaki yaşam mücadelesini ve gizemli olayları bilimkurgu ile harmanlayarak anlatıyor. Yeryüzünü unutan, güneşin varlığını sadece yaşlılardan dinleyerek öğrenmiş olan
“Metro” halkı, yıllardır tünel ve istasyonlarda yaşamaya mahkum kalıyorlar. İstasyonları minyatür şehir haline getiren bu
“yeraltı” insanları için istasyon şehirler arasında yolculuğa çıkmak olabilecek en tehlikeli şeylerden biri, çünkü metro tünellerinde
envai çeşit mutant, yaratıklar ve haydutlar cirit atıyor.
2011 yılında patlayan nükleer bomba yüzünden yeryüzünün yeni hakimleri mutantlar oluyor. Radyasyon ve aşırı sıcak yüzünden zaten yaşanılmayacak hale gelen Moskova'yı terkeden Rus'lar çareyi metro istasyonunda yaşamakta buluyorlar ve günışığının özlemiyle yıllardır yanıp tutuşuyorlar. Yeryüzünün güvenli olmaması şehirlerin güvenli olduğunu göstermiyor. Minyatür metro şehirlerinde Sağ-sol görüşüne benzer bir şekilde,
Neo-komünistler ve Neo-Naziler olmak üzere 2 ayrı örgüt hakim...
Bunların yanısıra oyunda en çok dikkat çekecek farklı bir örgüt daha var.
“Dark Ones” yani
“Karanlık Kişiler” lakabı takılan bu örgüt gizemli yaratıklardan oluşuyor ve insanlara neden saldırdıkları bilinmiyor. Oyuna çok büyük bir gizem katacak olan “Dark Ones” örgütü ile karşılaşmamak için can atacağınızı söylemeliyim. Çünkü oyunda en çetin ceviz onların olacağı söyleniyor.
Oyunumuz nükleer patlamanın yıllar sonrasını konu ediniyor ve oyunun isminde yazdığı gibi
2033 yılında geçiyor.
Artyom adlı karakteri kontrol edeceğimiz Metro 2033'de kurgunun en çok yoğunlaşacağı konulardan biri “Dark Ones” örgütü olacak. “Dark Ones” örgütü gizemli ve psişik güçlere sahip yaratıklardan oluşuyorlar. Herhangi bir insan “Dark Ones” örgütünün psişik güçleri karşısında bilincini kaybedip yere kapaklanabiliyor, ancak neden olduğu bilinmez bir biçimde bu yaratıkların psişik güçleri,
Artyom'a etki etmiyor. Bu da Artyom'u “Dark Ones” örgütünün ne olduğunu ve ne amaçladığını anlayabilecek yegane insan yapıyor. Bu arada ana karakterimizin ismini de öğrenmiş oldunuz...
Artyom'un psişik güçlere olan bu direncinin gördüğü imgelemlerden veya hayallerden olduğu düşünülüyor, ancak bu kesin değil. Oyunda epey bir ölü insan göreceğimiz de belirtiliyor, ancak bunun Artyom'un macerası ve konuyla nasıl bir bağlantısı olacağını şimdilik bilemiyoruz. Oyunun FPS olmasının yanısıra herhangi bir yerde karşılaşacağımız NPC'lerle de olan diyaloglarımızın oyunun akışını oldukça etkileyeceği söyleniyor. Bu da oyunun sosyal yönünün varlığını gösteriyor. Oyunda başarılı olmak istiyorsak, Metro halkıyla iyi diyaloglar kurmamız gerekecek. Ayrıca çeşitli extra görevler de alabileceğimiz NPC'ler ekipmanlarımızın güçlenmesi yolunda en büyük adım oluyorlar.
Metro 2033'ün şimdilik gösterilen ilk sahnesine bakıldığında Artyom'un basit bir istasyon arabasını 3 tünel kazıcısı ile bir istasyondan diğerine ulaştırmaya çalıştığını görüyoruz. Bir süre sonra bahsettiğim “Dark Ones” ortaya çıkınca yaratıkların psişik güçleri kazıcıları bayıltıyor, Artyom ise dimdik ayakta kalıp bir yandan kazıcıları uyandırmaya çalışırken diğer yandan bu gizemli yaratıklara karşı direnmeye çalışıyor. Oyunun neredeyse ilk 1 saati boyunca silahımız olmadan savunmasız bir şekilde ilerleme kaydettikten sonra ilk dostumuz olan Bourbon ile karşılaşıyoruz. Bourbon, ona yardım etmemizden dolayı Artyom'a ilk silahımız olan AK-47'yi hediye ediyor.
Oyunda silahları 2 sınıfa ayırmak gerekiyor; biri
yeryüzü silahları, diğeri ise yeraltı silahları. Yeryüzü silahları, nükleer savaşdan önce makineler tarafından son teknoloji ile oluşturulmuş silahlar oluyor. Bu silahları bulduğunuz zaman asla bırakmak istemeyeceksiniz, çünkü
nişan alma kapasiteleri ve güçleri yeraltı silahlarına göre çok daha iyi. Yeraltı silahları ise, kısıtlı imkanlarla Metro halkının yaptığı hurda silahlardan oluşuyor. Bourbon'un silahı yeryüzü silahı olduğu için bir süre ona sarılı gezmek en mantıklısı olacaktır.
Oyunda bir diğer ilginç detay ise mermilerin para olarak geçmesi oluyor. Oyunda birşeyin para olarak geçmesi çok doğal tabii, sonuçta nükleer bir savaş patlak vermiş ve ekonomi adına bir şey kalmamış, ancak mermilerin bu konuda kullanılması bana oldukça enterasan ve parlak bir fikir olarak geldi. Yeryüzü mermilerini para olarak kullanarak şehirlerde bulacağınız çeşitli satıcılardan yeni ekipman alabilecek, ya da bu mermileri silahınızda kullanabileceksiniz.
Metro 2033'de
gizlilik teması da hakim olacak. Oyunun büyük çoğunluğunun yer altı mekanlarda geçeceğini varsayarsak bunun olması da gerekiyordu zaten... Oyunda karşılaşacağınız bazı bölgeleri düşmanlar sizi görmeden geçmeye çalışıyorsunuz.
Artyom'un kol saati de böyle zamanlarda çok işe yarayacak. Saatinde bulunan bir
sensör sayesinde gölgelerde ne kadar belirgin olduğunu anlayabileceksiniz. Oyunumuzda gerektiğinde bazı bölümlerde yer yüzüne de çıkmak zorunda kalacağız. Ancak bu bölümlerde doğal olarak, radyasyonun etki halinde olması nedeniyle
gaz maskesi giymeden yaşamak mümkün olmuyor. Bu bölümleri oynarken oldukça zor anlar yaşayacağınızı söylemeliyim. Gaz maskesinin filtresinin belli bir
dayanıklılık süresi var, ve bu süre bitene kadar o mekandaki işinizi bitirmeniz gerekiyor.
Eğer bir de bu bölümlerdeki
yaratıklar tarafından saldırıya uğrarsanız işte o zaman işler daha da sarpa sarıyor. Gaz maskesini takıyorsanız,
daha dikkatli ve daha iyi bir nişancı olmak zorundasınız, çünkü eğer hasar alırsanız gaz maskenizin
kırılma olasılığı var. Kırılınca ise gaz maskesi bir işe yaramıyor ve dolayısıyla
ölmek kaçınılmaz oluyor. Neyse ki etrafta birçok ceset bulacağınızdan, bu cesetlerdeki gaz maskelerini alarak
yenileme imkanına sahibiz.
THQ, Metro 2033'ün
romana çok sadık kalacağını açıkladı. Eğer az çok roman ile ilgili bilgi sahibiyseniz, büyük “spoiler” ların çoğunu yediniz demektir. Ancak oyunun konusunun bazı yerlerde roman ile aynı gitmeyeceği açıklandı. Yani romanı okuma şansı bulanlar veya bulacaklar, oyunda farklı şeylerle de karşılaşabilecekler. Bu arada THQ ile Glukhovsky'nin romanın hakları konusunda anlaşmaya varmalarının yanısıra yazarın, oyunun 3 senelik geliştirme sürecinde
4A Games'e yardımcı olduğu da belirtildi.
Metro 2033'de oyuncularını hayal kırıklığına uğratacak en büyük şeyin, oyunun
sadece Tek-kişilik oyuncu modundan ibaret olması olacaktır sanırım... Metro 2033 tünellerinde birbirini avlamak isteyen oyuncular bu konuda avuçlarını yalayacaklar. Bu gerçekten çok üzücü, 3 senelik geliştirme sürecinde 4A Games bunu neden düşünmedi, ya da düşündü de yapmadı çok merak ediyorum... Herhalde oyuncuların sadece tünel olan bölümlerde, birbirlerinin gaz maskelerini veya mermilerini çalarak mücadele etmelerinin sıkıcı olduğunu düşündüler veya zamanları yoktu, bilemiyorum. Ancak kesin olan tek bir şey var o da Metro 2033'ün ana hikayesinin çok derin ve etkileyici olacağı ve multiplayer modunu pek aratmayacağı... Multiplayer modunun belki ileride olası bir
DLC'den temin edilebileceği tahmin ediliyor. Multiplayer modu için de para vermek çok sıradışı olacak sanırım...
Oyunda anlattığım bu kadar şey sonucu oyunun
Fallout veya Stalker kopyası bir oyun olduğunu düşünebilirsiniz. Radyasyon, mutantlar falan derken
“aman bu oyun oynanmaz” diye aklınızda bir fikir oluşabilir. Halbuki oyunda bulunan bilim-kurgu etmeni ve gizem, merak duygusu sayesinde kesinlikle kendisini diğer oyunlardan ayırıyor. Oyundaki atmosfer ve detayların romandan çok iyi uyarlandığını görüyoruz. Metro 2033'deki zengin ve gizemli tema sayesinde oyuna bağlanmanın çok zor olmayacağını düşünüyorum. Yer altını karış karış gezdikçe ve “Dark Ones” örgütünün ne olduğu hakkında ipuçları elde ettikçe Artyom ve Metro 2033 dünyası sizi kendine daha çok çekecektir. Bunun yanısıra Metro 2033 romanı
İngilizceye çevrildi ve yabancı ülkelerde satışa sunulmaya başladı. Henüz
Türkçe baskısı bulunmayan Metro 2033'ün romanının oyundan sonra büyük bir talebe uğrayacağını düşünüyorum Bu arada yazar Glukhovsky
, geçen sene romanın devamı olan
Metro 2034'ü yayınladı. Bunun da bir video oyunu gelir mi, herhalde bu sorunun cevabını
Metro 2033'ün başarısına göre değerlendireceğiz...