Haftalık dizi ve film önerilerinin yirmi altıncısı ile birlikteyiz. Bu hafta DC tarafından gayet başarılı iki animasyon önereceğim. Diğer öneri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Batman: Under the Red Hood
Süper kahramanların bulunduğu çizgi romanlar ilk çıktığından bu yana her zaman mutlaka bir şekilde popüler olmuştur. Ancak yaklaşık 10 yıldır süper kahramanlar çok daha popüler. Bunun sebebi de elbette Disney’in yayınladığı Marvel filmleri. Bu filmlerin öncesinde süper kahramanlar sadece belirli bir kesim için popülerdi. Popüler olduğu kesim de süper kahraman içeriği açlığını, usulca takip ettiği çizgi romanlardan ve animasyonlardan gideriyordu. Ne yazık ki Marvel’ın animasyon tarafı çok da başarılı değil. 90’larda başarılı dizi girişimleri var, ancak sonrasında pek de bu başarıyı sürdüremediler, çünkü batmakla meşgullerdi, Disney çıkana kadar. O zamanlarda DC gerek çizgi romanlarıyla gerek animasyonlarıyla oldukça ön plana çıkmıştı. Günümüzde Marvel filmleri ne kadar büyük bir başarı yakaladıysa bu başarının benzerini DC, 2000’lerin başında çizgi romanları ile 2010’larda da animasyonları ile yakaladı. Yine de Marvel’ın şu an yakaladığı başarıya pek yaklaşamıyor ne yazık ki.
Ülkemizdeki süper kahraman çizgi roman kültürünü pek gelişmediğini hepimiz biliyoruz. Çok niş bir kitle var ilgilenen. Yine de Türkçeye çevrilen çizgi romanlar ve Marvel’ın filmleri sayesinde bu niş kitle gittikçe büyüyor. Bu da oldukça güzel bir durum. Bugün önereceğim yapımlar da uzun zamandır yer vermek istediğim iki DC animasyonu. Animasyonlardan biri direkt olarak Batman animasyonu diğeri ise Batman odaklı bir Justice League animasyonu. Her ne kadar bu iki animasyon ve uyarlandıkları çizgi romanlar dünyada çok popüler olsa da ne yazık ki ülkemizde o kadar da popüler değil. Önerilerin ilki ile başlayalım.
DC animasyonlarından ilk önereceğim yapım Batman: Under the Red Hood. Judd Winick’in yazdığı, Doug Mahnke, Eric Battle ve Shane Davis’in çizerliğini yaptığı aynı isimli çizgi romandan uyarlanan Batman: Under the Red Hood animasyonu 2010 yılında yayınlandı. Animasyonun yönetmenliğini ise Brandon Vietti üstlendi.
Batman: Under the Red Hood, Gotham’a yeni gelen bir suçlunun yani Red Hood’un etrafında gelişen bir hikâye. Ancak animasyon aslında devam eden bir hikâyeyi ortasından alıyor gibi diyebilirim. Bildiğiniz gibi Batman’in birçok yardımcısı var. Sadece Robin’den bile aslında 3 tane var ama hepsi sonrasında başka isimlere dönüşüyor. Mesela ilk Robin olan Dick Grayson, Nightwing oluyor. İkinci Robin olan Jason Todd, Joker tarafından öldürülüyor. Bir de üçüncü Robin var Tim Drake. En makul Robin olarak geçiyor kendisi. Bu önerdiğim animasyon da zaten Jason Todd’un öldürülmesi ile ilgili. Jason Todd’un Joker tarafından öldürülmesinin ardından psikolojik olarak kendini toparlayamayan Batman’in iç dünyasını ve nereden geldiğini anlayamadığı ve bir türlü yenemediği Red Hood etrafında dönen bir hikaye.
Dediğim gibi bu animasyon Robin’in öldürülmesi ile başlıyor. Ancak öncesini bilmeyenler için ben kısaca özetleyeyim. Gerçek hayatta DC, 1998 yılında “Robin’i öldürelim mi?” sorusu üzerinden bir anket düzenliyor ve anketin cevabı çok az bir farkla “evet” çıkıyor. Batman’e aslında çok ters olan, düşmanlarını neden öldürmediğini anlayamayan Robin yani Jason Todd, "A Death in the Family" serisinde Joker tarafından levye ile dövülüp yanında bir bomba patlatma suretiyle öldürülüyor. Animasyon size bu kısmı da biraz gösteriyor. Ancak sonrasında hemen ana hikâyeye yani Red Hood hikayesine geçiyor. Bu arada bilmeyenler için Red Hood, Joker’in ilk ismi. Aslında bu hikâye, Batman’in sinirlendiğinde ne kadar korkunç olabileceğini de biraz gözler önüne seriyor.
Bu hikâye sonrasında aslında DC evreni çok karıştı. Çok fazla teori bu hikâye sonrasında ortaya atıldı. Ne yazık ki bu teorilerden bahsedemiyorum izleyince siz kendiniz araştırırsınız. Bahsedersem hikâyenin ne olduğunu direkt anlayacaksınız. Animasyonun elbette en övülmesi gereken kısmı hikayesi. Spoiler yiyerek izleseniz bile son derece etkili bir hikâyeye sahip. Tek sıkıntısı, hikâyenin öncesini bilmeyen insanlara da ne olduğunu anlatabilmek için bazı gereksiz sahneler konulmuş ve bu sahneler spoiler verebiliyor. Aslında Batman: Arkham Knight oyununu oynayanlar bu hikâyeye oldukça aşinalar. Animasyonun tarzı ise direkt olarak çizgi romandan çıkmış gibi bu yüzden son derece kaliteli diyebilirim. Günümüz animasyonlarına göre biraz eski gibi duruyor olabilir, ancak şahsi olarak benim günümüzdekilere oranla daha çok sevdiğim bir tarz.
Aynı şekilde seslendirme kadrosu da oldukça başarılı Batman’i Bruce Greenwood, Red Hood’u Jensen Ackles, Nightwing’i Neil Patrick Harris, Joker’i John DiMaggio, Ra’s Al Ghul’u Jason Isaacs, Riddler’ı Bruce Timm, Black Mask’i Wade Williams, Alfred’i Jim Piddock, James Gordon’ı ise Gary Cole seslendiriyor.
Sonuç olarak bu animasyonu ben kaliteli şeyler seviyorum diyen herkese öneriyorum. İzlemeden önce sadece biraz Batman bilginiz olması yeterli. Onun dışında herkesin ama herkesin mutlaka izlemesi gereken bir yapım. Süresi de oldukça makul aslında. 1 saat 15 dakikalık bir uzunluğa sahip.
Justice League: Doom
Jutice League ekibinin olduğu animasyonlar aslında çoğu zaman başarılı oluyorlar. Bu yapımın adı her ne kadar Justice League olsa da Batman’in kilit noktada olduğu bir hikâye. Ama bu kilit noktayı sonuna kadar anlamıyorsunuz.
2012 yılında yayınlanan Justice League Doom animasyonu, 2000 yılında yayınlanan Mark Waid’in yazarlığını yaptığı, Howard Porter ve Steve Scott’ın çizerliğini yaptığı Justice League: Tower of Babel çizgi roman hikayesinden uyarlanan bir yapım. Ancak Red Hood gibi birebir uyarlanmış bir yapım değil. Animasyonun yönetmenliğini ise Lauren Montgomery üstleniyor. Seslendirme kadrosunda ise Kevin Conroy (Batman), Tim Daly (Superman), Michael Rosenbaum (Flash), Nathan Fillion (Green Lantern), Susan Eisenberg (Wonder Woman), Carl Lumbly (Martian Manhunter), Bumper Robinson (Cyborg) ve Phil Morris (Vandal Savage) gibi isimler bulunuyor.
Justice League: Doom hikayesi, Justice League ekibinin farklı yerlerde eş zamanlı olarak öldürülmeye çalışılması ile başlıyor. Batman dahil tüm ekip aynı anda farklı yerlerde pusuya düşürülüyor. Hikâyeye dair çok daha fazla konuşmayı isterdim, ancak bundan sonra ne dersem spoiler vermiş olurum. Ancak en azından şunu söyleyebilirim. Hem karakterlerin psikolojik ve fiziksel zayıflıklarını gördüğünüz hem de Batman’in aslında ne kadar güçlü olduğunu görebildiğiniz bir hikâyeye sahip. Genel olarak yorumlamak gerekirse, bazı eksiklikleri olmasına rağmen DC hikayelerinin en başarılılarından birine sahip. Elbette çizgi roman daha detaylı ve daha kaliteli, ancak animasyon da elinden gelenin en iyisini yapmış diyebilirim.
Bu yüzden susuyorum. Çizgiler aynı Red Hood animasyonunda olduğu gibi yine çizgi romandan fırlamış gibi duruyor, ancak bu sefer biraz daha yeni duruyor diyebilirim. En azından aynı tarz korunmuş ama. Seslendirme konusunda da zaten yıllardır karakterleri seslendiren isimler bulunuyor.
Justice League: Doom’u da aynı Red Hood gibi herkese önermek isterdim fakat bu animasyon her kitleye hitap edebilen bir yapım değil. Hali hazırda zaten karakterleri az da olsa tanıyorsanız izleyebileceğiniz bir yapım. Elbette yine de bir şans verip izleyin derim. Söylemek istediğim Red Hood, Christopher Nolan’ın Dark Knight üçlemesi gibi her kesim tarafından sevilebilecek bir yapım. Justice League Doom ise Endgame gibi. Kesinlikle kaliteden bahsetmiyorum, hitap ettiği kesimden bahsediyorum. Karakterleri az da olsa tanıyorsanız mutlaka izleyin derim. Yine süresi de oldukça makul. 1 saat 15 dakikalık bir uzunluğa sahip.