Haftalık dizi ve film önerilerinin yirmi üçüncüsü ile birlikteyiz. Bu hafta eskiden çok fazla gördüğümüz, ancak son zamanlarda pek göremediğimiz iki farklı türden film önereceğim. Diğer öneri yazılarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Film Önerisi: Logan Lucky
Soygun filmleri çok uzun zamandır sinema sektöründe bulunuyor. Ancak sanırım Oceans filmlerinden bu yana çok da popüler değiller. Ya da ben algıda seçicilik yapıyorum emin değilim. Ancak yine de soygun türündeki filmlerde bir azalma olduğunu net bir şekilde söyleyebiliriz. Bunun sebebi de sanırım artık özgün bir şey yapılamaması. Bir plan yapılır, planlar çok uygun giderken bir anda bozulur, sonunda aslında planın bozulmasının da bir plan olduğu anlaşılır, sonra onun da bir plan olduğu anlaşılır derken bu durum uzar gider. Hatta Rick and Morty’nin son sezonun soygun filmleri ile dalga geçen güzel bir bölüm var. Yukarıda anlattığım durumun dışına çıkabilen film neredeyse yok. Sadece hırsızlığı daha farklı açıdan yapanlar var. Mesela bugün önereceğim Logan Lucky filmi gibi.
Steven Soderbergh tarafından yönetilen, Jules Asner tarafından senaryosu yazılan Logan Lucky, 2017 yılında yayınlanan bir film. Oyuncu kadrosu ve filmin kendisi her ne kadar oldukça kaliteli de olsa çok da bilinen bir film değil ne yazık ki. Filmin oyuncu kadrosunda Channing Tatum, Adam Driver, Daniel Craig, Farrah Mackenzie, Riley Keough ve David Denman gibi isimler bulunuyor. Logan Lucky aslında klasik bir soygun filmi, ancak olaya daha gerçekçi bir şekilde yaklaşıyor. Yani aslında yine büyük planlar yapılıyor ama daha gerçekçi bir açıdan.
Film, Jimmy Logan karakterinin işten çıkarılması ve ondan boşanan eşinin çocuğunu da alıp şehirden daha uzak bir yere gideceğini öğrenmesi ile başlıyor. Haliyle kendisi avukat tutmak istiyor, ancak bunun için bir parası yok. Bunun için bir soygun planı yapan Jimmy Logan, savaşta tek kolunu kaybeden kardeşinden yardım istemeye gidiyor ve kendilerine bir ekip toplamaya başlıyorlar. Filmin aslında birden çok başarısı var. Öncelikle soygun planı yapan kişilerin hepsi soygun yapabilecek insanlar değiller, yani yeterlilik açısından. Ancak film, size bu insanların bu konuda tecrübeli olduğunu ve işlerini iyi yaptıklarını çok ufak şekilde belli ediyor. Yani oldukça zekice yaklaşılmış diyebilirim. Sizi geçmişten hikayeler sıkmıyor film. Karakterlerin arasındaki bağı da aslında oldukça iyi işliyor ve bunu yine çok da üzerinde durmadan ama oldukça başarılı ve anlaşılır şekilde işliyor.
Filmin açıkçası en beğendiğim tarafı bir şeylere paldır küldür giriyor olmaları. Başlangıçta sanki dram filmi gibi hissettiren film, sadece birkaç dakika içerisinde önce komedi sonra da soygun filmine dönüşüyor. Soygun kısmında ise dediğim gibi büyük planlar yapılıyor, evet. Ama nedense çok daha mantıklı geliyor. Elbette burada spoiler vermek istemiyorum, ancak yapılan planı en ince ayrıntısına kadar gösteriliyor ve belirli bir mantık çerçevesinde yapılmış planlar bunlar. Özellikle de her soygun filminin klasik sonu olan tüm olayların açıklanma kısmı da yine oldukça mantıklı. Her filmde aklımıza gelen soruları güzel bir şekilde yanıtlıyor, ancak yine bunu insanın gözüne sokarak yapmıyor.
Son olarak da mutlaka oyunculuklardan ve müziklerden bahsetmek gerekiyor. Müzikler aslında filmin biraz da konusu sayılabilir. Filmin konusu olarak kullanılan müzikleri geçeyim ki spoiler olmasın. Ancak bunun dışında sahnelerdeki müzik seçimleri gerçekten oldukça başarılı. Sahnenin duygusunu size sonuna kadar hissettirebiliyor. Bir de oyunculuktan bahsetmek gerekiyor, çünkü Channing Tatum, Adam Driver ve Daniel Craig muazzam bir iş çıkartmış. Daniel Craig hakkında konuşmaya gerek yok, kendisi zaten yıllardan beri kendini kanıtlamış bir oyuncu. Channing Tatum ve Adam Driver ise ekstra iyi oynuyor ve açıkçası filmi oyunculukları ile çok daha ileriye taşıyorlar.
Her şeyiyle toparladığım zaman, bu filmi rahatlıkla herkese tavsiye ediyorum. Daha sanatsal açıdan yaklaşıp yönetmenlik performansını da izleyebilirsiniz ya da sadece eğlenmek için izleyebilirsiniz. Başından sonuna kadar izleyiciyi kaybetmeyen, rahat bir şekilde kendinde tutan bir film Logan Lucky. Bu yüzden herkes rahatlıkla izleyebilir. 1 saat 57 dakika uzunluğundaki film şu anda Netflix’te bulunuyor.
Film Önerisi: The Magnificent Seven
Aynı soygun filmleri gibi kovboy filmlerinin de kendine ait klişeleri var. Ancak çok uzun zamandır kovboy filmlerini de görmüyoruz. Çıkıyorsa da çok fazla bilinen filmler olmuyor. Örneğin; bu yazıda önereceğim yapım, konusu ve oyuncuları gereği çok popüler olması gereken bir yapım. Ancak çok fazla kişi bu filmi bilmiyor. Şimdiden söyleyeyim aslında o kadar da güzel bir film değil ama filmin derinine girildiğinde çok daha güzel şeylerle karşılaşabiliyorsunuz.
The Magnificent Seven isimli filmin yönetmenliğini Antoine Fuqua üstleniyor, senaristliğini ise Nic Pizzolatto üstleniyor. Filmin oyuncu kadrosunda ise Denzel Washington, Chris Pratt, Ethan Hawke, Vincent D'Onofrio, Byung-hun Lee, Manuel Garcia-Rulfo, Martin Sensmeier, Haley Bennett ve Peter Sarsgaard gibi isimler bulunuyor.
Film bir grup ödül avcısının, bir kasabayı korumasını konu alıyor. Ödül avcıları dışında ekipte daha farklı karakterler de bulunuyor. Film aslında 1960’da çekilen The Magnificent Seven’ın yeniden çekilmiş hali. 1960’da çekilen The Magnificent Seven ise aslında usta yönetmen Akira Kurosava’nın 1954 yapımı Yedi Samuray filminin vahşi batı versiyonu. Yani aslında bu film için Yedi Samuray’ın vahşi batı versiyonu diyebiliriz kısaca.
Evet, bu film Yedi Samuray’ın vahşi batı versiyonu aslında ama uyarlamanın yeniden çekilmiş hali olduğu için, aynı kulaktan kulağa oyununda olduğu gibi başlangıç ile sonuç arasında ciddi bir fark var. Öncelikle Yedi Samuray’ın muhteşem bir film olduğunu söylemek istiyorum ki zaten yılların filmi. 1960 yapımı The Magnificent Seven ise her ne kadar başarılı ve daha farklı bir film olsa da ne yazık ki Yedi Samuray’ın yerini tutamıyor ki zaten öyle bir amacı da yok. Ancak bugün önerdiğim 2016 yapımı The Magnificent Seven, 1960 yapımı The Magnificent Seven’ın da derinliğini kaybederek basit bir aksiyon filmi olma yolunda ilerlemiş. Elbette bazı derin içerikler mevcut, ancak o da tadımlık koyulmuş diyebilirim. Yine de filmi hala öneriyorum, çünkü altyapısının güzel olduğunu bu film bile hissettirebiliyor ve ilham alınan filmler artık bazı izleyiciler için “eski” olabilir. Ayrıca bu filmin aksiyonunun da oldukça başarılı olduğunu söylemek gerek. Sonuçta teknolojinin de ilerlemesi ile birlikte işler daha rahat yapılıyor.
Ayrıca filmin oyuncularını da fark etmişsinizdir. Oldukça başarılı oyuncular bulunuyor ki zaten aynı 1960 versiyonunda olduğu gibi asıl ön planda olan şey, oyunculuk. Oyunculuklar dışında, tıpkı oyunlarda olduğu gibi farklı sınıflardan karakterlerin olması da filmi çok daha çekici bir hale getiriyor. Farklı sınıf derken, oyunlardaki sınıflardan bahsediyorum: Yakın dövüş, keskin nişancı vb. gibi. Bu da mesela 1960 versiyonunda olmayan bir özellikti ki o zamanlar ırkçılık konusunda dünyadaki insanların çok daha acımasız olmasından kaynaklı bir durumdu bu. Sonuç olarak aksiyonu ve oyunculuğu bol bir film sizi bekliyor diyebilirim.
Toparladığımda ise bu filmi de kesinlikle herkese rahatlıkla tavsiye ediyorum. Ancak dediğim gibi büyük anlamlar aramayın, sadece oyunculuğa ve aksiyon sahnelerine odaklanın ki keyifli bir 2 saat 12 dakika geçirin. Eğer diğer bahsettiğim iki film de size eski gelmeyecekse mutlaka izleyin derim. Özellikle Yedi Samuray’ın herkesin izlemesi gerektiği bir film olduğunu düşünüyorum.