Rain’i tarif eden her şey isminde saklı. Yağmur bir tema olmakla, karakterlere şekil vermekle kalmıyor, hikaye gidişatına, oynanış dinamiklerine, seslere hükmediyor her bir damlasıyla. Tıpkı biz insan duygularına, toprak kokusuna ve de gökkuşağına hükmedebildiği gibi.
Kontrollerimize sunulan karakter hasta olduğu için evinden çıkamayan ve şehirdeki sirk gösterisini kaçıran isimsiz bir çocuk. Yağmurun penceresine vuruşunu seyrederken gördüğü kız silüetinin peşine düşüyor ve birden kendini yağmurun şekil verdiği bir dünyada buluveriyor. Öyle bir dünya ki bu benliğimizin silüetini görebilmek için de tek yardımcımız oluyor yağmur. Tıpkı peşine düştüğümüz gizemli kız gibi.
Kötü kalpli canavarlar da var bu hikayede tabii. Kız kaçıyor, canavarlar kovalıyor ve biz de bu tuhaf dünyadaki kovalamacaya dahil oluyoruz. Neden görünmeziz? Kız kimin nesi? Bu kötü canavalar neden peşindeler? Ve burdan nasıl kurtulacağız? Cevaplar gecenin içinde, ay ışığının gösterdiği yolun sonunda saklı.
Rain sabit kamera açısına sahip bir bulmaca/platform oyunu. Başta da belirttiğimiz gibi sağnak yağışlı, soluk renkli bir dünyaya sahip. Dinmek bilmeyen yağmur görünmez karakterimizin varlığını kanıtlayan tek öğe. Yağmurla görünür oluyor, sığındığımız branda ve çatı altlarında gözden kayboluyoruz. Bulmacalar, gizlilik öğeleri ve aşmamız gereken engeller de yağmur damlalarının ulaştığı/ulaşmadığı alanlar kullanılarak oyun alanına serpiştiriliyor. Hareket yeteneklerimiz koşma, zıplama ve tutunmadan ibaret. Merdivene tırmanma ve çömelme gibi hareketleri yeri geldiğinde aktivasyon tuşuna basarak gerçekleştiriyoruz.
Diyalogların yaşanmadığı, anonscu sesine sahip olmayan oyunda hikaye anlatısı ilerleyişimiz esnasında ekranın kah sağında kah solunda kah ortasında çıkan roman tadındaki betimlemelerle oyuncuya aktarılmış. Duyabilecemiz sesler çisildeyen yağmur, ayak adımlarımız ve bir piyanodan gelen tatlı melodilerden ibaret. Bu melodiler bazen bilindik, klasik bir besteye ait oluveriyor bazense oyun için bestelenmiş yeni parçalar.
Sanatsal tasarımıyla 1930-40’lı yılları anımsatan oyun sanki o dönemin bir Avrupa şehrinde soğuk ve puslu sokakları arşınlıyormuşuz hissi sunuyor. Binaların,araçların, nesnelerin sahip olduğu detaylar ve kaplamalar yağmurun sokaklara getirdiği ıslaklık hissini vermekte eksik hissettirmiş. Ama buna nazaran yerde bulunan su birikintileri, su birikintisinde oluşan yansımalar yağmurun çevreye olan etkisini göstermekte istenilen detaylara sahip. Karakterimizin yağmur altında ilerleyişi, zaman zaman üşüyormuş hareketi yapması, ellerini açıp yağmur damlalarını avucunda hissetmek istercesine havaya döndürüşü gibi ince dokunuşlar da hoş animasyonlar olarak öne çıkıyor. Üzerindeki kıyafetlerin yaptığımız hamlelere paralel hareketlendiği ve hamlelerimizin oldukça yumuşak animasyonlara sahip olduğu da hemen göze çarpıyor.
Herhangi bir silah veya saldırı gücüne sahip olmadığımız oyunda düşmanlarımıza görünmeden sıvışmamız gerekiyor. Mesela devriye gezen köpekleri atlatmak için bırandaların altından gidiyor, peşimize takılmış hikayenin esas kötü adamından kurtulmak için dolaplara saklanıyor, ilerleyişimize yardımcı olması için yağmur damlalarının ulaşmasına engel olacak yapıtlar kullanarak yolumuzu güvenli hale getiriyoruz. Yağmurun ulaştığı ve ulaşamadığı alanlar net olarak belirtilmiş oyun alanında. Görünmez olduğumuz anlarda karakterimizi yönlendirmek için oluşan ıslak ayak izleri, yerden kalkan tozlar veya kimi zaman su birikintilerinde oluşturduğumuz dalgaların yardımına baş vuruyoruz. Sabit kamera açısını kullanan oyunda, karakterimizin kamera açısından uzak olduğu bu anlara bir de görünmezlik eklenince ilerleyiş açısından oyuncuya ender de olsa zorluk çıkartabiliyor.Hızlı hareket edip düşmanın gücünü yönlendirerek ilerlediğimiz ya da düşmandan kaçtığımız bölümler yanı sıra platform öğeleri de yer yer sabit kamera açısından ötürü can sıkıcı bir hal almış.. Yağmurun etkisini yitirdiği, uzun süre görünmez olarak dolaşacağınız alanlara girmeden önce karakterimiz çamura bulanıyor. Böylece kısa süre sonra tamamen etkisini yitiren ıslak ayak izlerine bağlı kalmadan, temiz suyla buluşana kadar daha bir görünür halde oluyorsunuz. Ancak su birikintileri üzerinde gezinirken oluşan dalgalar ve çamura bulanmış halimiz fark edilip acı sona kavuşma riskinizi arttırıyor.
Yağmur damlalarından nasiplenen bi biz değiliz oyunda. Düşmanlarımız da yağmurun etkisiyle görünür/kaybolur hale geliyorlar ve böyle anlarda hem kendinizin hem de onların ayak izlerini gözlemleyerek ilerlemeniz icab ediyor. Oyuna yerleştirilmiş bazı engeller kendimizi yem olarak sunup düşman gücünü kullanmak üzere kurulu. İlerleyen bölümlerdeyse oyun alanına dahil olan farklı düşman türlerini kendi amacımız doğrultusunda yönlendirerek düşmanı düşmana kırdırabiliyoruz. Rain’in bulmaca öğeleri beyin fırtınası yapmanızı gerektirmeyecek ve daha çok bir yerden alıp bir yere koymak üzerine kurulu. Bazen kilitli bir kapıyı açmak için 2 adım ötedeki anahtarı taşıyarak, bazense klasik şekilde nesneleri itme/çekme usulü ilerleterek kendimize yol açıyoruz ki böyle bir temaya sahip olan oyundan daha kendine has öğeler beklerken hayal kırıklığına uğruyoruz. Hikayenin ilerleyen bölümlerinde gizemli kızın da oynanışa dahil olması ise bu bulmaca öğelerini yardımlaşma usulüyle halletmenizi sağlıyor.
Rain, yağmur temasını her anlamda oyun alanında kullanmış bir yapım. Atmosferiyle melankolik bir hikaye anlatısına zemin hazırlayan ve finali için bizi merakta bırakan oyun, yağmurun etkisiyle değişen görünmezlik yetimizi kullanarak kimi zaman eğlenceli kimi zaman gerilim dolu ilerleyiş ve kaçış metodları sunuyor. Bazı bulmaca öğelerinde kendinden beklediğimiz farklılıkarı sunamayan yapım, sıradışı bir oyun deneyimi arayan oyuncuları bir nebzede tatmin edebilir.