2000 yılındaki ilk oyunundan beri
Creative Assembly’nin sırtladığı
Total War serisi strateji türünde önemli bir yer edinmiştir. Total War’u diğer oyunlardan ayıran en büyük özellik elbette
RTS ve sıra tabanlı (Turn-based) oynanışı bünyesinde barındırması oldu. İlk oyun olan
Total War: Shogun’un çıkışının üzerinden neredeyse 11 yıl geçti ve yapımcı ekip serinin başına dönerek, bizlere aradan geçen zaman içerisinde serinin ne kadar geliştiğini göstermek istiyor.
Total War: Shogun 2’nin
15 Mart 2011 tarihindeki çıkışından önce biz de sizlere ufak bir ilk izlenim sunmak istiyoruz.
Total War: Shogun 2’nin basın versiyonunda, oyunun asıl önemli kısımları olan ana senaryo ve multiplayer bölümleri oynanabilir değildi fakat eğitim bölümü olan
Chosokabe senaryosu oyun hakkında yeterli miktarda bilgiye sahip olabilmemiz için yeterli oldu. Chosokabe senaryosu ve
Sekigahara Savaşı’nı tamamlamam yaklaşık olarak
6-7 saatimi aldı. Bunların oyunun sadece ufak bir parçası olduğunu düşünürseniz ve üzerine multiplayer içeriğini de eklerseniz
Shogun 2’nin sizi uzun bir süre oyalayacağını çıkartabilirsiniz.
Total War oyunlarına yabancı olanlar için oyunun ufak bir tanımlamasını yapmak iyi olur.
Shogun 2, gerçek zamanlı savaşlar ve sıra tabanlı strateji olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Oyunun sıra tabanlı ekranında tüm haritayı görebildiğiniz, diplomatik kararlar verdiğiniz, şehirlerinizin ve uygarlığınızın gelişimini yönlendirdiğiniz ve ordularınızı yönettiğiniz bir oynanış bulunuyor (Civilization V’in daha basit versiyonu diyebiliriz). Yani aslında bu bölümde uygarlığınızı tahtınızdan yönetiyorsunuz. RTS oynanışa sahip diğer bölümde ise atınızın üzerinde savaş meydanına çıkarak ordularınızın generali oluyor ve harika grafiklere sahip tamamen üç boyutlu bir savaş sahnesini yönlendiriyorsunuz. Bu iki farklı oynanışın bir arada olması, Total War’u strateji oyunundan çok
hükümdarlık simülasyonuna çeviriyor.
Bu kısa bilgilendirmeden sonra ayrıntılara geçebiliriz. Açılış videosundan sonra ana menünün
Single Player ve
Multiplayer olarak ikiye ayrıldığını görüyoruz. Single Player’da sizi
eğitim,
ana senaryo,
tarihi savaşlar ve içeriğini kendiniz belirleyeceğiniz
özel savaşlar bekliyor. Multiplayer bölümünde ise
multiplayer senaryosu ve kendi generalinizi oluşturacağınız
Avatar menüleri bulunuyor. Elimdeki sürümde multiplayer içeriği açık olmadığından, bu bölümle ilgili ayrıntılar için oyunun çıkışını ve incelemesini beklemeniz gerekecek.
Multiplayer hakkında şimdilik tek söyleyebileceğim şey, bu bölümün
önceki Total War oyunlarına kıyasla en büyük yenilikleri içeren kısım olacağı. Yapımcıların belirttiğine göre zengin hikayeye sahip
ana senaryoyu diğer oyuncular ile co-op olarak oynayabileceksiniz. Yeri geldiğinde tek kişilik senaryodaki savaşlara diğer oyuncular da katılarak, size karşı ya da ordularınızın bir kısmını kontrol ederek sizinle beraber savaşabilecekler.
Shogun 2’de sizi oldukça ayrıntılı bir eğitim bölümü bekliyor. İster daha önce Total War oynamamış biri olun, isterse de deneyimli bir Total War oyuncusu olun, bu eğitim bölümleri size mutlaka fayda sağlayacaktır. Kara ve deniz savaşları için hazırlanan özel eğitim bölümlerinin yanı sıra,
Shikoku Adası’ndaki
Tosa bölgesinde hüküm süren
Chosokabe klanı ile oynayabileceğiniz bir senaryo bulunuyor. Burada
Chosokabe Motochika’nın kontrolünü ele alarak, danışmanınız eşliğinde oyunun basit kontrollerinden, gelişmiş savaş stratejilerine kadar gerekli bilgileri alarak ana senaryoya hazırlanıyorsunuz.
Oyuna girdiğinizde
Japon Denizi'nin ve adalarının bulunduğu haritanız ile karşılaşıyorsunuz. Burada keşfetmediğiniz bölgeler parşömen kağıdına basılmış bir harita gibi görünüyor. Her bölgede savunulması gereken bir şehir ve dolayısıyla kale (
Castle Town), özel birlikler ve yapılar üretmenizi sağlayan doğal ya da kültür kaynakları bulunuyor.
Buradaki oynanış bir önceki Total War oyunları ile büyük benzerlik gösteriyor. Kaynaklarınızı ve şehirlerinizi geliştirirken ordu üreterek savunmanızı ya da saldırılarınızı kuvvetlendirmeye çalışıyorsunuz. Aynı zamanda da, ordu harcamalarınızı ve vergilerinizi iyi ayarlamaya çalışıyorsunuz yoksa savunamadığınız uzak bir bölgede ayaklanma çıkarak şehriniz isyancıların eline geçebiliyor.
Ünitelere değinecek olursak, hepsinin özenle ve Japon kültürüne sadık kalınarak tasarlandığını belirtmek gerekiyor. Üniteler mızrak, ok, kılıç, at ve barut kullanımına göre çeşitlere ayrılıyor. Ünitelerin neredeyse hepsi Japon tarihindeki isimleri ile gösteriliyor.
Standart birimlerin haricinde özel görevler tahsis edebileceğiniz
Geisha,
Metsuke,
Missionary,
Monk ve
Ninja gibi birimler üretebiliyorsunuz. Benim gördüklerim arasından Ninja’lar keşif ve casusluğun yanı sıra; düşman generalleri öldürmek, ordunun suyunu zehirlemek ya da kale kapılarını açmak gibi sabotajlar yapabiliyor. Metsuke’ler ise daha çok gizli polis gibi, düşman sabotajlarını engellemek ve düşman birliklerine rüşvet vermek gibi görevleri gerçekleştirebiliyorlar.
Generalleri, orduları yönetmekten çok, birer kahraman (
Hero) olarak düşünebilirsiniz. Sahip oldukları yetenekler ile savaşlarda büyük avantajları beraberlerinde getiriyorlar. Ayrıca savaş tecrübeleri sayesinde seviye (
Rank) atlıyorlar ve
RPG oyunlarındaki gibi yetenek ağaçları sayesinde
stratejist ya da
savaşçı alanlarında yeni özellikler kazanıyorlar. RPG oyunlarındaki gibi dememin sebebi, oldukça ayrıntılı yetenek ağaçlarına sahip olmaları (Ninja’lar, Geisha’lar ve diğer özel birliklerinizin de kendi özel yetenek ağaçları bulunuyor). Bunların yanı sıra, yönettiğiniz Daimyo’nuz hariç, diğer tüm generallerinizin bir sadakat seviyesi (
Loyalty) bulunuyor. Bu, düşük olduğunda sizin klanınızı terketmesine ya da rüşvet yemesine sebep olabiliyor. Daimyo’nuzun ise sadakat yerine saygınlık seviyesi (
Honour) bulunuyor.
Yetenek ağaçlarına değinmişken, klan yönetiminizi belirleyecek sanatlara da değinmek gerekiyor.
Mastery of the Arts ismindeki bu geliştirmeler yeni yapılar ve üniteler üretmenizi sağlarken, yeni özellikler ve bonuslar kazandırıyor.
Bushido (Askeri) ve
Way of Chi (Kültür ve ekonomi) olmak üzere iki ana dala ayrılıyor.
Deniz savaşlarında kullanabileceğiniz
beş çeşit gemi sınıfı bulunuyor. Benim bunlardan kullanabildiklerim küçük, orta ve büyük tip gemiler oldu. Küçük gemiler hızlı hareket edebilirken, hızlı manevraları ve alevli okları sayesinde büyük gemilere karşı avantaj sahibi olabiliyorlar. Büyük gemiler ise daha çok
yüzen bir kale gibi dayanıklılar ve düşman gemilerini iplerle çekerek ele geçirebiliyorlar. Fakat hepsinin tahtadan yapıldığını unutmamanız gerekiyor. Bu nedenle, sahip olduğunuz avantajlar bir anda dezavantaja dönüşebiliyor.
Gemilerinizi savaş haricinde ulaşım için kullanarak ordularınız ile düşman topraklarına çıkarma yapabiliyorsunuz.
Shogun 2’nin görsel anlamda çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim. Okçularınızın attığı yanan oklar (Evet, okçularınızın normal okları artık gözüküyor), savaş sonrası yerlerde yatan cesetler, pembe çiçekli Japon ayva ağaçlarının arasından saldıran parlak zırhlı samuraylarınız, değişiklik gösteren mevsimler, ufuk noktasına kadar uzanan yeşil-mavi denizin üzerinde alev almış gemiler ve kale duvarlarına tırmanan askerleriniz tüm güzelliği ile size sunuluyor. Savaş alanları tüm bu güzelliklere sahipken, haritanız da görsel anlamda bunlardan geri kalmıyor. Tüm bunlarla beraber, her ünite için özel hazırlanmış animasyonlar savaş sahnelerini film karesine çeviriyor.
Creative Assembly’nin, animasyonlar için Motion Capture kullandığı belli oluyor.