Yeni nesil konsollar ile birlikte oyun çeşidi faktörünün de oldukça değişim geçirdiğini söyleyebiliriz. Özellikle aksiyon oyunlarının oldukça ön plana çıktığı bu nesilde ender de olsa farklı yapımlar ile karşılaşma şansına sahip oluyoruz. Diğer platformların aksine ise
Nintendo platformları her ne kadar kendi kahramanları ile oldukça ön plana çıksa da farklı oyunlar ile diğer konsolardan ayrılıyor. Özellikle tüm dünyada satış rekorlarını alt üst eden
Nintendo DS, yenilikçi ve farklılık yaratan oyunlar için ilk sırada gelen konsollardan birisidir.
İşte son dönemde karşımıza çıkan farklı bir oyun da
Scribblenauts. İlk olarak geçtiğimiz
E3 fuarında ilgimi çekmeyi başaran
Scribblenauts, bu fuardan sonra
bir çok dergi ve oyun sitesi tarafından fuarın oyunu ödülüne layık görülmüştü. Bu ödüller ile birlikte oyuna olan ilgimde daha da artmaya başladı. Özellikle fuardaki gösterimi ve daha sonra çıkan haberleri ile adeta oyunun çıkış tarihini iple çeker olmuştum. Ve sonunda oyun elime geçtiğinde ise “
Acaba bahsedilen özgürlüğü gerçekten oyuncuya yansıtıyor mu?” diye merak ederek oyunu açtım.
Scribblenauts'u oynamaya başladığınız anda çok farklı bir yapım olduğunu anlıyorsunuz. Zaten oldukça başarılı oyunlara imza atmış olan
5th Cell, daha önceki oyunları
Drawn to Life ile bu oyunun temellerini atmıştı. O oyunda ana karakterinizi kendiniz çizerek yaratıyordunuz.
Scribblenauts'ta ise ana karakterimiz dışında olan her şeyi yaratabiliyoruz. Bu arada ana karakterimizin adı
Maxell.
Scribblenauts, platform ve bulmaca üzerine dayalı bir oyun. Peki oyunu benzerlerinden ayıran en büyük fark ne? Tabi ki sunduğu özgürlük hissi.
Oyun tıpkı Mario oyunlarında olduğu gibi dünyalar üzerine kurulmuş. Oyunu ilk açtığınızda ufak bir profil yaratma ekranına geliyorsunuz. Burada profilinizi yarattıktan sonra otomatik olarak Universite bölümüne giriş yapıyoruz.
Bu bölüme oyunun alıştırma evresi diyebiliriz. Ufak bulmacaları çözdüğümüz bölümde karşımıza sürekli ipuçları geliyor ve üniversite bölümlerini bitirdiğinizde hem eliniz oyuna alışmış oluyor hemde oyunun oynanış şekline hakim olmaya başlayıp şaşkınlığınızı da bir nebze de olsun üzerinizden atmayı başarıyorsunuz. Bu alıştırma bölümleri bitince oyunun harita sistemine geçiyoruz.Dediğim gibi
Mario oyunlarında olduğu gibi oyun farklı dünyalara ayrılmış. Her dünyanın içerisinde ise sizi bekleyen farklı bulmacalar bulunuyor. 1-1, 1-2 gibi sıralama ile giden bu bulmacaları çözdükçe puan kazanıyor ve yeni dünyaların kilitlerini açabiliyorsunuz.
Puan kazanma işlemi de oldukça akıllıca düşünülmüş. Sizin bulmacalardaki yaratıcı çözümlerinize göre puanınız artış gösterebiliyor. Mesela bir bulmaca da bir balık yakalamak için olta yazdınız ve bir balık yakaladınız. Başka bir bölümde gene bir balığı olta ile yakalarsanız düşük bir puan alıyorsunuz. Ama mesela dalgıç elbisesi giyip balığı elleriniz ile yakaladığınızda oyunda yeni bir eşya kullandığınız için ekstra bir puan kazanmış oluyorsunuz. Bu da yeni bölümlerin kilitlerini açmak için size olanak sağlamış oluyor. Ayrıca daha önce çözdüğünüz bir bulmacayı tekrar çözmek için girdiğinizde üç farklı yoldan çözmeniz isteniyor. Bu hem daha fazla düşünmenizi hem de puan kazanmanızı sağlıyor.
Her dünya kendi içerisinde iki ana bölüme ayrılmış durumda. Dünyalar daha çok düşündürmeye yönelik olan Puzzle bölümleri ile basit düşünceler ama daha çok aksiyona dayalı olan Action bölümlerden oluşuyor. Her iki kısım için de her dünyada onar bölüm konulmuş. Dünyalarda ilerledikçe görevler zorlaştığı gibi her dünyanın içerisinde bulunan görevlerde ilerledikçe de yavaş yavaş daha zorlu görevlerle karşılaşıyoruz.
Oyunda toplamda 10 tane dünya bulunuyor. Şehirlerden, ormanlık alanlara hatta karlı dağlara kadar birçok alternatif var. Şehirli bölümlerde bulmacalar o bölüme göre daha çok mekanik üzerine yoğunlaşır iken, ormanlı bölümlerde ise hayvanlar üzerine kurulu bulmacalar ile karşılaşıyorsunuz. Her dünyada puzzle ve action bölümlerinde onar görev bulunuyor. Bu görevlere eğitim bölümlerini de eklerseniz oyunda
çözmeniz gereken görev sayısı 220'yi buluyor.Görev işleyişi ise oldukça basit tasarlanmış.
Her görevde bulmacaları çözerek ortaya çıkan yıldızı almanız gerekiyor. Bu yıldız bazen bölümün başında size gösterilirken bazen de bulmacaları çözmeniz durumunda ortaya çıkıyor. Mesela oyunun ilk bölümlerinden birisinde yıldızımız bir ağacın üzerinde bulunuyor. Yıldızı almak için ister testere ile, ister iş makinesi ile ağacı ortadan kaldırabilir veya bir oduncu çağırarak ağaç kesme işini ona yaptırabilirsiniz.
Sonucunda ise yere düşen yıldızı almanız ile o görevi tamamlamış oluyorsunuz. Veya dediğim gibi yıldız görevin başında gözükmüyor ama siz bulmacayı çözdüğünüzde sonradan ortaya çıkabiliyor. Görevlerin birinde Noel baba'yı ziyaret ediyoruz ve görevimizde onda olmayan bir şeyi kendisine vermek. O eşyayı bulup Noel Baba'ya verdiğinizde yıldız ortaya çıkıyor ve böylelikle yıldızı alarak o görevi de tamamlamış oluyorsunuz.
Gelelim oyundaki yazma işlemine.
Oyunda tam 22.802 kelime bulunuyor. Oyunu açar açmaz hemen kafanızda binlerce kelime dolaşmaya başlıyor ve ilk bölüme başlamanız ile bu dolaşan binlerce kelimeden bir tanesi bile aklınızda kalmıyor. Aslında hangi kelimeyi seçsem diye düşünmeye başlıyorsunuz desem daha doğru olur çünkü oyundaki kelime haznesi gerçekten beklenenin de oldukça üzerinde. Atom parçasına kadar çok farklı kelimeleri yazarak bulmacaları çözmeye çalışıyorsunuz. Ayrıca bu kelimeler sonucu ortaya çıkan eşyaları birbiri üzerinde kullanmayı da hesaba katar isek olasılıkların oldukça arttığını söyleyebiliriz. Oyunda bu kadar kelime yer alınca da ingilizce kelime haznenizin baya zengin olması gerekiyor. Ya da oyunu oynadığınız süre boyunca elinizde bir sözlük ile dolaşmaya başlayabilirsiniz.
Oyunun sloganı her şeyi yaz olsa da o
yunda yazamayacağımız kelimelerde tabi ki bulunuyor. Kural olarak yer edilenler arasında ise küfür, yaşayan ünlüler, din ve ahlaka aykırı sözler ile cisim niteliği taşımayan sözcükleri oyunda yazamıyoruz. Daha doğrusu yazsakta bir işlevleri olmuyor. Bu noktada belirtmem gereken bir diğer nokta da oyunda yanlış bir kelime veya olmayan bir kelime yazdığınızda karşınıza o kelimeye benzer örnekler ortaya çıkıyor. Mesela tabanca yani “gun” yazacaksınız fakat yanlışlıkla “guun” yazdınız ve kelimeyi onayladınız. Oyun hemen size doğru veya benzer kelimelerin listesini karşınıza getiriyor. Tabi harf hatalarından dolayı bir nesne düşünür iken çok farklı nesneler ile de karşılaşmanız yüzünüzde tebessüm oluşmasını da sağlayabiliyor.
Oyunun bana göre en büyük artısı ise oyuncuyu düşünmeye zorlaması. Bazen öyle bulmacalar ile karşılaşıyorsunuz ki çok basit olduğu halde çok farklı yöntemler denemek zorunda kalıyorsunuz. Mesela oynadığımız bölümlerden birisinde bir hakem, bir kale ve o kaleyi koruyan bir kaleci bulunuyor. Her görevde olduğu gibi bu göreve başlayınca da size bulunduğunuz bölüm gösteriliyor ve ne yapmanız gerektiği söyleniyor. Bu görevde yapmanız gereken ise kaleye gol atabilmek. Hemen top yazıyoruz ve kaleye doğru fırlatıyoruz. Ama kalesinde panter kesilen kaleci topa adeta yapışıyor. Ondan sonra kafanızda şimşekler çakıyor ve binlerce kelime dolaşmaya başlıyor. Kaleciyi öldürmenin yasak olduğu bu bölümde en son bir gülle çıkarıp topu o gülle ile fırlatmaya çalıştığımızı söylersem ne kadar çok olasılık denediğimizi sanırım az çok belirtmiş olurum.
Fakat bu denediklerimizden hiçbiri işe yaramayınca Maxell'in eline bir kürek verdik ve kalecinin ayağının dibindeki yeri kazmaya başladık. Kazı ile birlikte çukura düşen kaleciden kurtulunca bizde meşin yuvarlağı filelere yollamayı başardık tabi. Fakat daha sonraki bu bölümde olan denemelerimde Maxell'e topu verip kendimizin top ile birlikte yürüyerek kaleye girebileceğimizi fark ettim ve denediğimde gerçektende görevi tamamlamıştım. Hâlbuki bu bölümü ilk oynadığımda neler neler denememe sebep olmuştu. Meğer ne kadar basit bir bölümmüş değil mi? Dediğim gibi oyunun düşünmeye zorlaması ve farklı çözüm yolları üretmenize olanak sağlaması en büyük artılarından birisi.
Oyunda yazma işinin de bir sınırı var tabi ki. Aslında buna bir sınır demek pekte doğru değil. Oyunda bir çok şey yazılabilip ekranın dolacağını dolayısı ile de oyunun bu kadar animasyon sebebi ile zorlanabileceğini düşünen yapımcılar, bu soruna çok basit bir yöntem getirmişler.
Oyundaki yazma olayına koşullu bir sınır getirilmiş. Mesela bir göreve girdiniz,
DS'in üst ekranında size kaç eşya ile bu bulmacayı çözebileceğiniz ve kullandığınız eşyaya göre de sınıra ulaşabileceğiniz bir bar gösterilmiş. O bar dolduğunda daha fazla yazmanıza izin verilmiyor. Ama daha önce yazıp ortaya çıkardığınız eşyaları çöpe atarak, yani ortadan kaldırarak o barın düşmesini sağlayabiliyorsunuz. Bu yöntem hem bir çok eşya denemenize olanak sağlıyor hem de ekrandaki curcunayı da engellemiş oluyor.
Yazma olayı ile ilgili oyunun en büyük eksiği ise yazı editöründen kaynaklanıyor. Ekranın sağ üst kısmında bulunan işarete tıklayarak yazı editörünü açıyorsunuz. Burada ister klavye tuşları dizilişinden harfleri seçiyor dilerseniz de siz kendiniz aklınızdaki şeyi harf harf yazarak ortaya çıkarıyorsunuz. Ama herkesin el yazısı farklı olduğundan oyunun el ile yazılan bu kısmı sizi oldukça zorlayabiliyor. Genelde farklı harfleri yazmış olarak buluyorsunuz kendinizi.
Belli bir müddet sonra ise oyunun bu yazı işini kavramaya başlıyor ve arada bir hatalar ile karşılaşsanız bile yazı editör kısmını çok iyi kullanabiliyorsunuz. Ama klavye diziliminin daha rahat ve kullanışlı olduğunu söylemekte de fayda var.
Oyunda
220 bölüm olduğundan bahsetmiştim. Bu bölümler dışında kendinizin de bölüm tasarlayabiliyoruz. Oyunun ana menüsünde bir de
Level Editör adlı bir bölüm bulunuyor. Bu bölüme girdiğinizde daha önce kilidini açtığınız bir haritanın arka planını seçiyorsunuz ve dilediğiniz şeyleri yazarak kendi bölümünüzün yerleşimini tamamlıyorsunuz.
Tabi bölümü bitirip kaydedebilmek için son olarak
yıldızımızı da haritanın belli bir noktasına yerleştiriyoruz. Level Editör’de haritayı tasarlayabildiğiniz gibi haritada çalan müziği veya bölüm başında gösterilecek olan ipucunu dahi yazabiliyorsunuz. Oyunun bu kısmında koyacağınız müziği ise Avatar’da satın alabildiğiniz ana menüdeki
Ollar Store’dan, oyunda kazandığınız puanlar ile alıyorsunuz.
Tasarladığınız bölümü veya arkadaşınızın tasarlayıp sizinle paylaştığı bölümler ise gene ana menüdeki Extra Level kısmında yer alıyor. Oyunda yazabileceğiniz şeyleri düşününce ne denli geniş bölüm tasarımları yaratabileceğinizi de hayal edebilirsiniz.
Tasarladığınız bu bölümleri dediğim gibi sadece friends kodunu bildiğiniz arkadaşlarınız ile paylaşabiliyorsunuz. Bu sayede oyunun oynanış ömrü de bir nebze de olsun arttırılmış oluyor. oldukça fazla özgürlük olduğu için çok farklı görevlerde tasarlayabiliyorsunuz.
Gelelim oyunun teknik detaylarına.
Oyunun grafikleri cıvıl cıvıl ve rengarenk tasarlanmış. Karakter animasyonları ise oldukça komik ve tam da oyuna göre yapılmışlar. Bazen kendinizi sırf verdiği tepkiler veya animasyonları için bile bazı karakterleri yazarken bulacaksınız. Oyunun müzikleri de oldukça iyi hazırlanmış.
Ollar Store’dan satın aldığınız tüm müzikleri sadece
Level Editör üzerinden dinleyebilmeniz ise oldukça kötü. Satın alınan bu müzikleri dinleyebilmek için de ufak bir oynatıcı olsaymış fena olmazmış.
Kontroller ise oyunun şüphesiz en büyük artıları arasında.
Oyunun genelini stylus kalemi ile oynuyorsunuz. Yön tuşları ise haritayı sağa sola kaydırmanızı sağlıyor. Böylece karakterinizin göremediği yerleri de kontrol edip ona göre kafanızda bir strateji uyguluyorsunuz.
Maxell’in kontrolü de oldukça basit tasarlanmış. Stylusu sürükleyerek veya belli bir noktaya dokundurarak karakterinizin hareketini sağlıyorsunuz. Aynı şekilde yazdığınız şeylerin kontrolünü veya nereye bırakılacağını da stylus sayesinde ayarlıyoruz. Kısaca oyunun kontrolleri oldukça başarılı ve tam da olması gerektiği gibi hazırlanmış.
Sonuç olarak Scribblenauts son zamanlarda çıkan en eğlenceli ve en özgün oyunlardan birisi. Şimdiye kadar aldığı bütün övgüleri fazlasıyla hak ediyor. Oyunun bir bölümüne başladığınız anda onu çözmeden bırakamıyorsunuz. Veya bıraksanız bile olur olmadık anlarda o bölümü nasıl çözebileceğinize dair yöntemler aklınızda uçuşmaya başlıyor. Üzerinizde çekirdek yemek gibi bir etki bırakabilecek olan Scribblenauts’u her DS sahibi mutlaka denemeli.