2011'in son bombaları bir bir patlayadursun, biz gözümüz 2012'ye çoktan diktik. Tasvir ettiği dünya, atmosferi ve kurgusuyla 2012'nin en önemli oyunlarından birisi olan Bioshock: Infinite pek çoklarına göre, Bioshock markasını kullanan bir oyun. Ancak Irrational Games'in beyni ve oyunun baş tasarımcısı Ken Levine bu farklı ve yeni dünyayı, Playstation resmi blogunda yaptığı söyleşide şu sözlerle anlatıyor bekleyenlerine:
"Bioshock: Infinite'e başladığımızda, ilk yaptığımız iş bir "y" ve "z" ekseni çizmekti. Bu eksenlerden birisi karşılaşacağımız düşman sayısı, diğeri ise bu düşmanların menzilini temsil ediyordu. Orjinal Bioshock'ta, tüm oyun boyunca bir köşede aynı manzara sunulmuştu - bir kaç düşman ve yakın dövüş silahları. Sadece Electro Bolt ve pompalı böyle bir ortamda mükemmel bir seçimdi. Bioshock: Infinite'de daha geniş alanlar, mümkün olduğunca daha çok düşman ve nihayetinde oyunculara daha geniş silahlar ve araçlar kullanmaya itecek bir sistem sunacağız."
Levine, ilk Bioshock'un tema olarak Ayn Rand'in dünyaca ünlü romanı Atlas Shrugged (ülkemizde "Atlas Silkindi" ismiyle yayınlanmıştır.)'ı kullandığını ve nesnellik üzerine yoğunlaştığını ancak bu sefer bir başka önemli edebi eser olan Eric Larson'un Devil in the White City (ülkemizde "Beyaz Şehirdeki İblis" olarak yayınlanmıştır.) isimli romanını tema olarak kullandığını dile getirdi. Roman, 19. Yüzyıl sonları Chicago'sunda ünlü bir mimar ve acımasız bir seri katilin hikayesini anlatıyor. Kitap pek çok noktasında tarihi belgelere dayanıyor olmasıyla, adından epeyce söz ettirmişti.