Grafiksel gelişimin mi yoksa oynanışın mı daha önemli olduğu sorularının yaygın olduğu çağımıza güzel bir anektot bağımsız bir yapımcı olan Shiro Games’ten geliyor. Evoland üstü kapalı bir RPG oyunu gibi görünebilir fakat o kanımca RPG’lerin geçmişten günümüze olan grafiksel gelişimini gösteren interaktif bir belgesel. Esasen Ludum Dare için Nicolas Cannasse tarafından Evoland Classic adı altında geliştirilen yapım, Shiro Games ile beraber daha da özgürce ve belki de en önemlisi bağımsız bir biçimde geliştirilmeye devam etti ve karşımızdaki bu son formunu kazandı.
Evoland açılır açılmaz siyah beyaz 8 bit bir perdeyle herkesi selamlıyor. Bizi Gameboy çağındaki bir nostalji trenine sokuveren Evoland, bu nostaljik yolculuğu hızlı bir tempoyla devam ettiriyor. Yol boyunca açtığımız hazine kutularıyla ilk önce yön tuşlarının kazanıp daha daha rahat hareket etmeye, daha sonra ses efektlerinin ve müziğin kilidini açıp bir oyunun olmazsa olmaz ilk öğelerini aktife ediyoruz. Canavarlar ve kılıca da sahip olduğumuzda Evoland, ilk 8 bitlik evresini böylelikle tamamlıyor ve 16 bit’e çağa ilk adımını atıyor.
Hikayemizi bile yarım saat sonra karşılaştığımız hazine kutusundan öğreniyoruz Evoland’de. Yapım ilk dakikadan itibaren bir Zelda oyununu andırabilir ki zirâ oynanış olarak esin kaynağı Miyamato’nun bu eseri oluyor. Zindanlardan kafamızı çıkarıp dünya hariatasına adım attığımız anlarda ise bizi klasik bir Final Fantasy dünyası ve savaş sistemi karşılıyor. Oyunun bazı noktalarında bu 2 efsane RPG serisinin yaratıcıları Hironobu Sakaguchi ve Shigeru Miyamato hakkında referanslarla da karşılaşıyoruz zaten.
Evoland’in belki de en kötü yanı oyun ömrü. RPG’lerin yıllar boyunca atladığı görsel gelişimi anlatmaya çalışan bu yapım ortalama 4 satte bize “Son” ekranını gösteriyor. Kim bilir belki de daha fazlası bu tarz bir oyuna fazla gelebilirdi ki Evoland’in odaklanmak istediği şey size nefis bir hikaye, harika grafikler veya keyifli bir savaş sistemi sunmak değil, o sadece veteran RPG oyuncularına bu türün nasıl başlayıp da günümüz haline geldiğini daha açıkca gösterip kafamızdaki camların kırılmasını sağlamak. Oysaki son 20 seneye şöyle bir bakıp düşündüğümüzde unuttuğumuz, kıyıda köşede kalan ne kadar çok oyun var. A link to the Past, Final Fantasy, ve daha birçok klasik RPG, beynimizin tozlu raflarında kendilerini tekrar hatırlatıveriyorlar. Bunu da Evoland’e ve yapımcılarına borçluyuz.
Ha tabi unutmadan, Evoland’de mini bir oyunumuz da mevcut. Double Twin adlı kart oyunu Final Fantasy VIII’deki Triple Triad’la hemen hemen aynı. 4 farklı zorluk seçeneğine sahip bu mini oyun, Evoland’in oyun ömrünü daha da uzatmasını iyi beceriyor. Kart koleksiyonunuzu tamamlamak için kendinizi köşe bucak tekrar eski alanlarda gezinirken bulursanız şaşırmayın.
Eskiden dinlediğiniz bir müzik çaldığında lise yıllarınız veya çocukluk anılarınızı hatırlamanız, veya sizin için çok önemli klasik bir filmi izlediğinizde aldığınız o paha biçilemez keyif. İşte Evoland’de de bunları bulacaksınız. Evoland, daha önce de dediğim gibi size unutmaya yüz tuttuğunuz o enfes RPG anılarını birbir sırasıyla hatırlatacak. Özellikle Final Fantasy veya Legend of Zelda serilerine aşinasanız. Fakat her zaman olduğu gibi bu türde zaman harcamadıysanız, herhangi bir deneyiminiz yoksa Evoland sizin için içi boş bir kutu olarak görünecektir. Fakat RPG türünün ne gibi patikalardan saparak son haline büründüğünü görmek adına herkes bu sanal belgeselin tadını çıkarabilir.