"Dün beni görür görmez vurmak istemeyen birileriyle karşılaştım. Evet çok şaşırtıcı. Birkaç erzak takas edip kendi yollarımıza gittik. Yanlarında çocukları vardı ve fazlasıyla panik olmuşa benziyorlardı. Az kalsın onlara buradan bahsediyordum. Ya onlarda diğerleri gibiyse? Ya öylelerse....
Bir daha düşündüm de. Hiç umrumda değil. Yarın onları aramaya çıkacağım. Bakalım burada bana katılmak isteyecekler mi? Yanında soğuk esprilerine gülecek biri olmazsa hayatta kalmanın ne anlamı var ki? "
İşte oyunda bulduğunuz bu günlük parçası Last of Us dünyasını tam anlamıyla yansıtmayı başarıyor. Sürpriz bir açılış ile karşımıza çıkan Last of us, klasik bir zombi hikayesinden çok daha öte bir anlatıma sahip. Yayılan parazit, ortaya çıkan ideolojiler, değişen dengeler ve çok daha önemlisi karakterler arası yaşanan diyaloglar oyunun hikayesini perçinleştiren en önemli etkenler arasında yer alıyor.
Nasıl ve ne şekilde yayıldığının bir önemi var mı? Nüfusun her geçen gün azaldığı, zaten bahane arayan, tamahkar insanların birbirini kuş gibi avladığı bir dünya...... Ne büyük savaşlar ne de nükleer bir kıyım...
kim tahmin ederdi sonumuzu bir mantarın getireceğini....Yaşamın ve canlı organizmaların ne denli ilginç ve ürkütücü olabileceğini niteler bir şekilde doğadaki yerini koruyan kordiseps mantarı, Last of Us'a da ilham kaynağı olmuş durumda. Öğrendiğinizde hayal dünyasına dalacağınız bu mantar türü insanlara bulaştığında önce öfke, daha sonra ise defermasyon olarak kendini gösteriyor.
İşte bu değişimin her evresi ile oyun boyunca karşılaşıyorsunuz. kana susamış hastalıklılar arasından geçiyor, gördüğü yerde sizi ölümüne kovalayan Runner'lardan kaçıyor, ya da Clickerların ürpertici sesine kulak veriyorsunuz. Tabi tüm bunlardan çok daha tehlikeli olan, daha dorusu doğadaki en büyük avcı insanoğlunu da unutmamak lazım.
Hikayemizin başrollerini Joel ve Ellie ikilisi paylaşıyor. Joel bu kıyamet döneminden öcesine de şahitlik etmiş ve salgının bedelini en ağır şekilde ödemiş bir karakter. Yaşadığı her olay kendisini daha acımasız bir karakter portresine sokuvermiş. Söylediği her sözden, yaptığı her haraketten bunu kolaylıkla anlayabiliyorsunuz. Tabi dış dünyaya karşı bu kadar acımasız olan joel, Ellie karşısında ise yavaş yavaş süt dökmüş bir kediye dönüşüyor.
Ergenlik döneminden mi yoksa dış dünyayı görmemesinin getirdiği hüzünden mi bilinmez ama, Elli oyun boyunca asi bir duruş sergiliyor. Dilinin kemiği olmayan, yeri geldiğinde lafı gediğine oturtabilen Ellie, oyundaki öneminin yanı sıra, sizi de hayata bağlayan en büyük unsur olarak resmedilmiş. Oyunda karşılaştığınız hemen hemen tüm önemli karakterlerin bir hikayesi var. Ve bu hikayeler, bulduğunuz günlük parçaları sizi oyun atmosferine çok daha kolay sokuyor. Zaten kısa bir süre içerisinde karakterler ile bütünleşmeye ve en ufak bir söyleme bile pür dikkat kesilmeye başlıyorsunuz.
Hikaye akışı konusunda Naughty Dog'u tebrik etmek lazım. Zira ana hikaye basit noktalara temas etse de işleyiş ve olayların gidişatı arasındaki döngü sizi de bu müthiş atmosfer içerisine hapsediyor. Oyun bitmesin diye yavaş yavaş oynuyor ve her köşesini ayrı bir dikkat ile inceliyorsunuz.
Tabi hikayeyi bu denli destekleyen bir dünya yaratmak oldukça önemli. Öncelikle karakter detaylarından başlayalım. Ana karakterler dışında oyunda yer alan tüm karakterler büyük bir özenle hazırlanmış. Konuştukları anda mimiklerinden hislerini anlıyor ya da acı çektiklerinde suratlarından o ifadeyi çok net bir biçimde çıkarabiliyorsunuz. Oyunun geneline dağılan hüzün hissi ise gene karakter ifadelerinden net bir şekilde kullanıcıya yansıtılmış.
Tabi karakter mimikleri dışında animasyonlara da değinmek lazım. Oynanışa büyük ölçüde etki eden animasyon yapısı tıpkı mimiklerde olduğu gibi motion capture teknoloji ile desteklenmiş. önünüze çıkan engellerden çok akıcı ve gerçekçi bir şekilde kullanıyorsunuz. Bu da oyundaki gerçekçilik hissiyatını kuvvetlendiriyor.
Yaptıkları tüm oyunlarda detay konusunda hümmalı bir çalışmaya imza atan yapım ekibi, bu detay seviyesini Last of Us'ta çok daha yukarı taşımış. Görsel açıdan doyurucu olan oyun özellikle detayları ile sizi fazlasıyla büyülüyor. Bir mekana girdiğinizde herşeyin tam da olması gerektiği gibi olduğu hisssiyatını yaşıyorsunuz.
Karantina bölgelerinde ya da irili ufaklı yerleşkelerde insanların hapsolduğu ortamı yaşarken, sınır dışına çıktığınızda ise temiz hava ciğerlerinizi dolduruyor.
Yer altına giriyor, tünellerde dolaşıyor ve yukarı çıktığınızda doğanın yapısal noktaları nasıl ele geçirdiğine şahit oluyorsunuz. Evet, bu noktada ortaya çıkan görsellik zaten kıyamet sonrası atmosferi perçinlemeyi başarmış. Yıkık dökük binalar arasından dünyayı tekrar hakimiyeti altına almaya çalışan doğa ana, bu emeline ulaştığı gibi atmosfere de büyük bir katkı sağlamayı başarıyor.
Tabi görsel açıdan herşey dört dörtlük değil. Bazı alanlarda sırıtan kaplamalar, multiplayer modundaki detaysızlık ya da karakterlerin iç içe geçmesi gibi durumlar ile karşılaşabiliyorsunuz. Ama tablonun bütününe baktığınızda bu durumun deve yanında pire gibi kaldığını görüyorsunuz.
Karakterler arası ilişkinin bu kadar önemli olduğu Last of Us, bolca diyalog içeriyor. haliyle ses unsurları bir hayli ön planda. joel ve Ellie'nin başı çektiği seslendirme kadrosunda sırıtan tek bir karaktere bile yok. hele bu ikiliye hem fiziksel hem de ses anlamında hayat veren
Troy Baker ve Asley Johnson, bu iş için adeta biçilmiş kaftan olmuş.
İkilinin arasında sık sık geçen diyaloglar dışında oyun boyunca karılaştığımız karakterlerle yaşanan hadiseler de takdire şayan bir incelikte geçiyor. Joel'un sürekli tedirgin ve ehemmiyetli duruşu karşısında Ellie son derece zıpır ve şaşırtan edasıyla bizi de gülümsetmeyi başarıyor. Telli çalgıların başı çektiği bu
müzik şölenine kayıtsız kalmak gerçekten çok güç.Daha ana tema müziği ile son dönemin en başarılı işlerinden birine imzasını atan
Gustavo Santaolalla, tüm şarkı listesini adeta bir nakış gibi işlemiş. Oyunda yer alan tüm parçalara imzasını atan Gustavo, yer yer gerilim, yer yer aksiyon dozajını arttıran müzikler ile kulağımızın pasını siliyor. Seslerden bahsetmişken Clickerları es geçmek olmaz. Özellikle basık mekanlarda ürkütücü sesleriyle iflahımızı kesen clikerlar ses konusunda öne çıkan bir diğer ayrıntıyı oluşturuyor.
Last of Us dinamik bir yapıya sahip. Yaptığınız hareketlere göre değişen bir oynanış bizi bekliyor. Düşmanla karşılaştığınız her an tetikte davranmalı ve ona göre karar verip doğru yolu bulmalısınız. Yani gizlice ilerlemek, elinizdeki silahlara başvurmak ya da yumruklarınızı konuşturmak tamamen size bırakılmış.
Tabi bu seçeneklere etki eden en büyük unsurlardan birisi de karşımızdaki düşmanlar. Çünkü karşılaştığınız düşmanlara ve alandaki yayılma durumlarına göre farklı stratejiler uygulamanız gerekiyor. İnsanlara karşı son derece acımasız ve görüş alanlarına dikkat edecek şekilde hareket etmelisiniz. Genelde belli bir çizgide ilerleyen insanlar ses ya da anormal bir durum karşısında harekete geçiyor ve bölge taramasına başlıyor. İşte bu noktada sürekli aynı yerde kalırsanız, ayvayı yediniz demektir.
İş enfeksiyonlulara geldiğinde ise işin rengi de değişiyor. Açık araziler dışında kapalı mekanlarda da cirit atan bu dostlarımız özellikle bir aradayken bir hayli zorlayıcı. Henüz görme yetisini kaybetmeyen runnerlara karşı sürekli siper arkasında dolaşmanız lazım. klikerlar ise ses duyarlı olduğundan adeta parmak ucunda ilerliyoruz. İşte olayın patlak verdiği nokta, bu ikisinin bir araya gelmesiyle başlıyor. Clicker lara karşı sessiz olayım derken, görüş mesafesine takıldığınız bir runner, ortalığı velveleye verebiliyor.
Sessizlik bu denli önem teşkil edince oyuna bir de dinleme modu eklenmiş. Aktif ettiğinizde pür dikkat etrafı dinleyen Joel, stratejisini de ona göre belirliyor. Özellikle gizlilik unsurlarına önem verecekseniz bu dinleme moduna da aynı oranda dikkat kesilmeniz gerekmekte.
işte oynanıştaki en büyük falsoyu burada farkediyorsunuz. Normalde pür dikkat kesilen rakipleriniz Ellie ya da başka bir yandaşınız koştursa bile oralı olmuyor. oyunun ilerki aşamalarında daha aktif bir rol oynayan Ellie'nin ilk aşamada videolardaki kadar aktif olmadığı da bir gerçek.
Hayatta kalma unsurlarının tavan yaptığı anlarda fazla başınızı ağrıtmayan Ellie, oyun boyunca gözünüzden sakındığınız bir karakter olduğu gibi gerçekçilik unsurunu da perçinleyen en büyük etken. Sık sık kontrol ettiğimiz bu şirin kız, kimi zaman sivri diliyle sizi yokluyor kimi zaman ise etrafa uyumluluğu ile atmosfere katkı sağlıyor. Zaman geçtikçe Ellie'ye içten içe bağlanıyor ve onu gözünüzün önünden ayırmıyorsunuz. Obje taşıma sistemi ile birlikte Elli'nin yüzmeyi bilmemesi, irili ufaklı platform dinamiklerini de oyuna eklemiş.
Tabi bu mücadele boyunca birçok silahı da kullanabiliyoruz. Hikaye gidişatına göre elde ettiğimiz tabanca, pompalı, taramalı, ok ve yay ikilisi gibi silahlar dışında taşlı sopalı aksiyonlar da bizi bekliyor. Çatışma anları bir yana yakın dövüş daha önce göremeyeceğiniz bir deneyime sahip. Bulunduğunuz ortama ve elinizdeki silaha göre değişen bu yakın dövüş dinamikleri oyunun da en keyifli noktalarından birisi. Tabi silahlarınızı ya da yeteneklerinizi bulduğunuz çark ve haplar sayesinde güçlendirmenize de izin verilmiş. Ayrıca bazı kitaplar ile özelliklerinizi de geliştirebiliyorsunuz.
Bu gelişim ağacının en keyifli yanı ise şüphesiz
Crafting sistemi. Bulduğunuz objeleri birleştirerek kendinize yeni imkanlar sağlıyorsunuz. Molotof, sis bombası, çivili bomba ya da ucuna makas takılmış bir sopa bunlardan sadece birkaçı. Sağlık paketi de dahil Crafting sonucu yapacağınz herşey, hayatta kalmanız için büyük önem teşkil ediyor. bu sebeple etraı daha titiz kolaçan ediyor ve haritayı dip köşe dolaşma hissini bir türlü bastıramıyorsunuz. lambur lumbur ilerlediğiniz oyunların aksine, Last of Us sizi oyunun tüm haritasını kolaçan etmeye davet ediyor.
Doyurucu bir hikaye modu dışında multiplayer moduyla da oyuncuları selamlıyor Last of Us. haftalara bölünen ve hayatta kalma unsurunun deneyim puanına ve oynanışa yansıdığı bir dinamiğe yer verilmiş. Turlara bölünen ya da takım bazlı oynanışın öne çıktığı iki ayrı mod bulunuyor. Her iki oyun modunda da hayatta kalma dinamikleri ve eşya toplama sistemi ön planda tutulmuş. Seçtiğiniz sınıfa göre silahlarınızın değişiklik gösterdiği multiplayer modunda, kelle kopardıkça yeni silah ve özelliklerin de kilidini açıyorsunuz.
Multiplayer modunun en büyük artısı şüphesiz ana hikayeye sadık kalması. Yani yavru ceylan gibi ortalarda sekerseniz avlanmanız da bir hayli kolay oluyor. Tıpkı hikaye modundaki gibi siper almalı, düşmanı gözetmeli ve etraftaki objeleri toplayarak crafting sistemine başvurmalısınız. Oyunun bu çoklu oyuncu modları bitirici vuruşlarıyla birlikte hikaye modu yanında iyi bir tatlı görevini üstlenmiş.Yapay zeka ve oynanış dinamiklerinde tabi ki ufak aksaklıklar mevcut. Fakat bu gibi hatalar pastanın sadece çok küçük bir dilimini oluşturuyor.
Sonuç olarak Last of Us, her köşesinden bir ayrıntı fışkıran ve oyuncuyu kendine bağlamayı başaran bir yapım. Oyunun sahip olduğu tüm özellikler adeta bir yapboz parçası gibi bir araya getirilmiş ve ortaya muazzam bir tablo çıkarılmış. PS3 sahiplerinin muhakkak oynaması gereken, daha doğrusu konsol aldırma kapasitesine sahip bir yapım Last of Us. Bu nesilde hala neler yapılabileceğini gösteriyor...