Haftalık oyun önerilerilerimizin on ikincisi ile karşınızdayız. Bu hafta Portal benzeri bir bulmaca oyunu ile sizlerle birlikteyiz. Daha önceki öneri yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Bu öneri yazılarında az bilinen oyunlar gibi bir konsept altında da kalmayacağız. Örneğin; The Last of Us Part II yayınlanmadan bir iki hafta önce The Last Of Us’ın ilk oyununu önerebiliriz. Bunun sebebi tavsiye ettiğimiz oyunu, o hafta içerisinde oynamanızın daha iyi olacak olması. Eğer bilindik bir oyunu önerirsek; yazının içeriği oyunu tanıtmak yerine, oyun için bir inceleme veya oyun hakkında konuşmak istediğimiz şeyler tarzında olacaktır. Şimdi önerdiğimiz oyuna geçelim.
The Talos Principle
İlk kez 11 Aralık 2014 tarihinde yayınlanan The Talos Principle’ın yayıncılığını Devolver Digital ve Croteam, geliştiriciliğini ise Croteam yapıyor. Hem çıktığı yıl hem de daha sonrasında sık sık konuşulan oyun, hem oyunculardan hem de eleştirmenlerden oldukça yüksek puanlar almıştı. Başarılı bulmacalarının dışında Portal’ı andırıyor olması da oyuncuların dikkatini çeken özelliklerden biriydi. Ayrıca her ne kadar 2014 yapımı bir oyun olsa da grafikleri hala yeterli bir seviyede.
Portal 1 ve Portal 2’nin ne kadar başarılı oyunlar olduğu sanırım herkes tarafından biliniyordur. Mükemmel bulmacaların yanı sıra sizi derin düşüncelere daldıran sürükleyici de bir hikayesi bulunuyordu. Portal’ın yayınlanmasının ardından her başarılı oyunda olduğu gibi, Portal’ın da türevi oyunlar çıktı. Bulmaca oyunu yapmanın tahmin edebileceğiniz gibi ayrı bir zorluğu var. Bulmacaları kolay ile imkânsız arasında tutmak gerçekten uğraş isteyen bir durum. Portal’ın da en büyük başarısı galiba buydu. Elbette bunun dışında insanları merak ettiren güzel yazılmış da bir senaryosu bulunuyordu. The Talos Principle’ın da ilham aldığı kısım, oyunun bulmaca tarzlarından ziyade hikayesi olmuş. Gayet de iyi olmuş.
Oyunda gözünüzü garip bir harabenin içerisinde açıyorsunuz ve genel olarak da oyun bu tarz yerlerde geçiyor. Sonrasında kendisini tanrı olarak lanse eden bir ses tarafından yönlendiriliyorsunuz. Size bulunduğunuz yeri keşfetmenizi ve gerekli parçaları toplamanızı söylüyor. Kendine Tanrı diyen varlık ile olan sohbetleriniz genel olarak oyunun hikâye bölümünü oluşturuyor, toplamaya çalıştığınız parçalar ise oyunun bulmaca bölümünü oluşturuyor.
Bulmacalar oyunun başında tek tipte oluyor ve siz alıştıktan hemen sonra yeni eşyalar ile bulmacalar iyice çeşitlendiriyor. Önce oyunun bölümlerinden bahsedeyim. Oyun size bir eğitim bölümü sunmuyor, sizin direkt olarak anlamanızı bekliyor ve bu kısımda zorlanmadığınızı söyleyeyim. Kısa bir alışma sürecinden sonra tapınak tarzı bir yerin içerisinde kendinizi buluyorsunuz ve içerisinde numaralandırılmış kapıların olduğunu görüyorsunuz. Her kapının arkasında 4, 5 farklı bulmacalı odanın bulunduğu yeni bir harita bulunuyor. Örneğin; 2 numaralı kapıya girdiğinizde, 5 farklı bulmacanın olduğu bir haritaya gidiyorsunuz. 5 farklı bulmaca demek, toplamanız gereken 5 farklı parça demek. Her parça için de özel bir bölüm hazırlanmış. Yani oyunun içerisinde kaybolmuyorsunuz. Her bulmacayı çözmek zorunda değilsiniz gerekli parçaları alarak da yolunuza devam edebilirsiniz, ancak benim tavsiyem her parçayı almanız yönünde, çünkü bulmacalar oldukça keyifli.
Elbette her bulmaca oyunun da olduğu gibi bunda da bölümler ilerledikçe bulmacaların zorluğu da artıyor. Başlangıçta sadece mavi bir ışınla kapatılmış kapıların arkasına geçmeye çalışıyorsunuz ve bunu da ışını engelleyen bir cihaz sayesinde yapıyorsunuz. Oyunun başlangıç bölümünde sadece bu alet var ve ışınları kapatarak ya da yakınına gittiğiniz anda sizi öldüren robotlardan uzak durarak bulmacaları çözüyorsunuz. Sonrasında oyuna yeni nesneler ekleniyor ve bulmacalar da çeşitleniyor. Oyunu yaklaşık 1 saat oynadıktan sonra 3 farklı eşya ile oldukça çeşitli bulmacaları çözmeye başlıyorsunuz. Sonrasında ise oyuna yeni eşyalar ekleniyor ve bulmacalar iyice çeşitleniyor. Girdiğiniz her bölümün kapısında, o odada hangi eşyalar olacağı gösteriliyor. Ayrıca alacağınız parçanın rengine göre ki bu renk de kapının girişinde belli oluyor, girdiğiniz bölümdeki bulmacanın zorluğunu anlayabiliyorsunuz. Kırmızı ise zor, sarı ise orta, yeşil ise kolay anlamına geliyor. Oyun ilerledikçe yeşil bulmacalardan çok göremeyeceğinizi de söyleyeyim. Topladığınız her parça da oyunun başka bir sonraki seviyesiniz açabilmek için çözmeniz gereken bulmacada işinize yarıyor.
Dediğim gibi oyunun bir de hikayesi mevcut ve şahsen benim en çok beğendiğim kısım bu kısım oldu. Geçtiğiniz her yeni bölümde ya kendini tanrı olarak tanıtan kişi konuşuyor ve evrene dair bazı detaylar veriyor ya da her bölümün farklı yerlerinde bulunan bilgisayardan oyunun hikayesine ve evrenine dair detaylar öğreniyorsunuz. Bu bilgisayarlarda bazen sadece küçük detaylar öğrenebiliyorsunuz, ancak bazen de gerçekten direkt olarak hikaye ile ilgili şeyler oluyor. Örneğin bilgisayar sayesinde konuştuğunuz yapay zekâ, zaman zaman size oldukça kritik sorular soruyor. Eğer yakınınızda bir yerde “dıt dıt” sesleri duyuyorsanız, mutlaka bilgisayara gidin ve biraz kurcalayın. Oldukça önemli sohbetlere giriyorsunuz. Sizi, bir taşın ve ağacın farkından alıp bambaşka bir yere götürüyor.
Oyunda yıkılmış tapınak gibi bir yerde başlıyorsunuz dediğim gibi, ancak sonrasında biraz daha farklı yerlere gidiyorsunuz ve değişen ve ses atmosferin sayesinde de oyuna bir yenilik daha gelmiş oluyor. Hem bilgisayar ile konuştukça hem de oyunu keşfettikçe oldukça meraklandırıcı bir hikâyenin içine doğru giriyorsunuz. Sizi bilinç, zekâ ve kişilik gibi konularda oldukça derin düşünceler sokuyor oyun. Oyunun zaman zaman değişen atmosferi ile de heyecanını sürekli bir koruyan bir oyun haline geliyor, The Talos Principle. Çok da spoiler vermeden söyleyebilirim ki oyunun daha başlarında üzerinize koşan mavi bir insanı görünce oyun sizi hikayenin çok daha içine çekiyor.
Son olarak da dediğim gibi The Talos Principle özellikle hikâye anlamında Portal’a daha çok benzemiş. Daha oyunun başından itibaren simülasyon tarzı bir yerde olduğunuzu fark edebiliyorsunuz. Size söylenen şeyleri yerine getirdiğiniz gibi, zaman zaman emirlere uymayıp kendi benliğinizle de kararlar verebiliyorsunuz. Ya da evrenin biraz dışına çıkıp farklı yerleri keşfedebiliyorsunuz ki zaten bilgisayarın sizinle olan sohbetleri de genelde bu tarz yerlerde oluyor. Bunun dışında kendisini tanrı olarak tanıtan kişi de sürekli sizi takip ettiğini hissettiriyor. Kısacası Portal’ın hikayesini sevdiyseniz bu oyunda da ona çok benzer bir tat yakalayacağınızı söyleyebilirim.
The Talos Principle, bulmacaları çözme hızınıza göre 5 ve 10 saat arasında bir oynanış sunuyor. Çeşitli bulmacaları, başarılı hikayesi ve etkileyici atmosferiyle kesinlikle denemeniz gereken bir yapım. Bulmaca oyunları ile arası olanlara kesinlikle tavsiye ediyorum bu oyunu. Diğer oyunculara ise indirim zamanında bir alıp bir bakabileceklerini söyleyebilirim. Şahsen herkesin deneyimlemesi gereken bir oyun olduğunu düşünüyorum. Özellikle felsefi konularda ilginiz varsa.
The Talos Principle şu anda sadece PC üzerinde erişime açık durumda. Hem Epic Games hem de Steam üzerinde 59,00 TL’lik bir fiyata sahip. Ancak indirim zamanlarında 30,00 TL’nin altına kadar düşüyor. İndirimsiz fiyatını da hak ettiğini açıkçası söyleyebilirim.