Saf bilim kurgu diyebileceğimiz birçok yapımı sinemalarda gördük. Aralarında çok iyi olup adını tarihe yazdıranlar da oldu, yüzünü bakılmayacak tarzda filmler çıkartıp zihnimizden sildiklerimiz de oldu. Bilim kurgu filmlerinin de büyük bir çoğunluğu kitaplardan esinlenen yapımlar. Kitaptan esinlenen bilim kurgu yapımlarının çoğunluğu da aslında belirli bir kalitenin üstünde oldu. Ancak belki de bilim kurgu türünün en önemli isimlerinden biri olan Dune serisinin hiçbir zaman başarılı bir film veya dizi uyarlamasını görmedik. Aslında görmedik değil göremedik. Ve sonunda da başarılı bir sinema uyarlaması görecek gibiyiz. Bu yazımızın konusu da geçtiğimiz gün yayınlanan Dune fragmanından sonra oluşan filmin güzel olma olasılığı. Ancak fragman ve yeni film üzerine konuşmadan önce Dune’un daha önceki filmine ve film girişine de değinmek lazım.
Dune serisi Frank Herbert’ün ilk kitabını 1965 yılında yazdığı bir bilim kurgu serisi. Dune serisinin ilk kez 1970’li yıllarda bir filmi için çalışmalara başlandı. Filmin yönetmenliğini de dönemin başarılı yönetmenlerinden Alejandro Jodorowsky üstlenecekti. Film için seçilen bazı isimler oldukça ilginçti hatta. Filmin müziklerini, şahsi olarak daha iyi başka kimsenin yapamayacağını düşündüğüm Pink Floyd yapacaktı. Filmde oyuncu olarak da Salvador Dali bulunacaktı. Alejandro Jodorowsky’nin Dune filmi, özellikle filme yaklaşım tarzı ve Dune’un sanatsal yaklaşımını anladığı için oldukça heyecanlandırıcı bir proje gibi duruyordu, ancak film için yeterli bütçe sağlanamadı. Filmin en büyük sorunlarından biri Alejandro Jodorowsky’nin filmi çok uzun yapmak istemesi ve stüdyonun da kısa olmasını istemesi. Nedense kendisi filmi bir üçleme tarzında çekmeyi düşünememiş. Hatta yıllar sonra Geroge Lucas aynı şeyi yaptığında da şaşırmış. Dediğim gibi oldukça başarılı olabilecek bir filmdi, ancak gerçekleşemedi. Tabii bu gerçekleşemeyen proje o şekilde kalmadı. O proje günümüzdeki birçok bilim kurgu eserine ilham kaynağı oldu. Özellikle Star Wars ve Alien, Alejandro Jodorowsky’nin Dune filminden oldukça esinlenilmiş. Hatta bildiğiniz gibi günümüzde bilim kurgu türünün en popüler ve en önemli yapımlarından birisi Star Wars. Hatta Star Wars için bu türü şekillendiren bir yapım olduğunu da söyleyebiliriz. Ancak Star Wars’tan önce Alejandro Jodorowsky, Dune filminin yapabilseydi şu anda bu türe ait eserlerde biraz farklılık görebilirdik. Bu arada Alejandro Jodorowsky’nin çekemediği Dune filmi için bir belgesel bulunuyor. Jodorowsky’s Dune ismi ile aratabilirsiniz.
Elbette bu gerçekleşemeyen girişimden sonra birisi daha Dune filmi için girişimde bulundu. O da yine dönemin en başarılı yönetmenlerinden biri olan David Lynch tarafından oldu. Bu düşüncenin aksini savunan olur mu bilmiyorum, ancak David Lynch’in Dune filmi gerçekten kötü bir film. Her şeyiyle kötü hatta. David Lynch bile ne yapmak istediğini anlamamış olacak ki o bile filmin kötü olduğunu söylüyor ve konusunun açılmasını istemiyor.
Dune serisini sinemaya uyarlamak aslında çok daha zor diğer yapımlara göre. Elbette birincil olarak görsel efekt sorunu bulunuyor. İkincil sorun da serinin içeriği. Evet, kesinlikle tüketmesi çok keyifli bir seri, ancak sinemada aynı etkiyi yaratmayabilir. Bunun da çoğu yönetmen zaten farkında. O yüzden yıllarca uzak durdular. Ancak bu uzak duruş sonunda bitti. Çünkü belki de Dune’un filmini en iyi yapabilecek kişi, yani Denis Villeneuve filmin yönetmenliği için seçildi. Ancak şunun farkına varmak lazım, daha önce girişimde bulunan yönetmenler de döneminin en iyi yönetmenleriydi. Bu yüzden burada yönetmenin portfolyosu değil, kitaba yaklaşım tarzı önemli. Denis Villeneuve’ün yaklaşım tarzını da aslında yönettiği diğer bilim kurgu filmlerinden görebiliyoruz: Arrival ve Blade Runner 2049. Hatta Denis Villeneuve’ün bu filme doğru açıdan bakacağını, Denis Villeneuve’ün tüm filmleri kanıtlıyor. Elbette bu düşünceler sadece tahmin olarak kalıyor, daha doğrusu kalıyordu. Geçtiğimiz gün filmin ilk fragmanı yayınlanınca çoğu izleyici filmden beklediğini buldu.
Yönetmenin bu film için ne kadar doğru bir seçim olduğunu zaten söyledim. Yönetmenin yanında bir de görüntü yönetmenine bakalım. Bunu daha önce The Batman – İlk Bakış yazısında da söylemiştim. Hem bu filmin hem de Batman filminin görüntü yönetmeni Greg Fraiser. Yani The Mandalorian’da görüntü yönetmenliği yapmış bir isim. Çalışmalarına şöyle bir bakınca başarılı olduğunu zaten görebiliyorsunuz. Aynı şekilde bu filmde de başarılı olacak gibi duruyor. Kadro açısından baktığımızda övülmesi gereken son bölüm de kesinlikle oyuncular. Oyuncu seçimleri gerçekten çok başarılı. Sadece oyuncuların iyiliğini demiyorum, aynı zamanda rollere uygunluğu da gerçekten son derece başarılı. Oyuncu konusunda en büyük soru işareti filmin başrolü Timothée Chalamet’ti, ancak o da fragmandan gördüğümüz kadarıyla oldukça başarılı duruyor.
Dune filmine dair beni en çok heyecanlandıran şey fragmanda Pink Floyd’un Eclipse şarkısının çalması. Dediğim gibi Alejandro Jodorowsky daha önce Pink Floyd ile Dune’un müziklerini yapması için görüşmüştü. Ne yazık ki artık Pink Floyd diye bir grup kalmadı. Ancak Denis Villeneuve’ün de Pink Floyd’u kullanmış olması filme doğru bir açıdan baktığını da gösteriyor. Pink Floyd’u geçtiğimizde de zaten bu yeni Dune filminin müziklerini de günümüzün en popüler ve başarılı bestecilerinden Hans Zimmer üstleniyor. Yani görsel açıdan ve oyunculuk açısından içimizin rahat olabileceği gibi müzik konusunda da içimiz rahat edebilir.
Son olarak da görsel efektlerden bahsetmek gerek. David Lynch’in daha önce gülünç seviyede yaptığı kalkan efekti bu filmde inanılmaz iyi duruyor. Yani hayalini kurduğum şey daha nasıl güzel yansıtılabilirdi bilmiyorum. Görselliğin güzel olduğunu kanıtlayan bir diğer şey de Kum Solucanı. Fragmanı izlediyseniz zaten ne kadar güzel durduğunu biliyorsunuzdur. Daha da anlatmaya gerek yok sanırım.
Genel olarak fragmana bakıldığında da aslında daha fazla konuşulacak bir şey yok. Kitabı okuyanların çoğu, kitapta neyin nasıl hayalini kurduysa fragmanda da tam olarak öyle duruyor. Yani kısaca ne okuduysak filmde onu görecek gibiyiz. Sadece tek bir husus var. Dune, tek bir film ile anlatılabilecek bir hikâyeye sahip eğil. Denis Villeneuve de bunun farkında zaten ve en az iki film yapacağını açıklamıştı. Bu da film hikâyenin hangi kısmında bitecek sorusunu ortaya çıkarıyor.
Bu kısımdan sonra kitaptan ve büyük bir olasılıkla filmden spoiler yiyebilirsiniz.Eğer iki film şeklinde göreceksek filmin nerede biteceği de elbette bir merak konusu. Fragmanda gördüğümüz sahneler filmin tamamından mı alınmış yoksa sadece belirli bir kısmı mı bilmiyoruz. Eğer tamamından alınmışsa film, Paul’un Fremen olmasından hemen sonra bitecek gibi duruyor. Eğer fragmanda görmediğimiz kısımlar da olacaksa filmde, o zaman önü baya açık demektir. Denis Villeneuve’ün, filmi anlamsız bir yerde bitireceğini de açıkçası düşünmüyorum. Ama insan yine de merak ediyor.
Sonuç olarak toparladığımızda ise sadece fragmana ve kadronun geçmişine bakıldığında bizi gerçekten muazzam bir film bekliyor. Daha önceki açıklamalarda olduğu gibi The Lord of The Rings büyüklüğünde bir şey görebiliriz. Elbette iki yapımı birbiri ile kıyaslamıyorum, sadece getireceği ses anlamında aynı olabilir. Stüdyolar genelde bu tarz projelere çok müdahale eder, ancak hem Dune’un kitlesinin belli olması hem de filmin başında Denis Villeneuve’ün olması bu ihtimali biraz eliyor. Bu yüzden açık konuşmak gerekirse son dönemlerin en iyi bilim kurgu filmlerinden biri bizi bekliyor diyebilirim. Umuyorum ki yanılmam.
Film eğer bir ertelenme olmazsa ki olacak gibi duruyor, 18 Aralık’ta vizyona girecek. Eğer imkânınız olursa bu filmi IMAX izlemenizi de tavsiye ediyorum. Elbette koronavirüsün olmadığı bir dünyada. Filmin oyuncu kadrosunda da Timothée Chalamet, Jason Momoa, Zendaya, Dave Bautista, Oscar Isaac, Josh Brolin, Javier Bardem ve Stellan Skarsgård gibi isimler bulunuyor. Sizler de film ve fragman ile ilgili görüşlerinizi yazmayı unutmayın.