Haftalık dizi ve öneri yazılarımızın onuncusu ile karşınızdayız. Bu hafta küçük bir konsept değişikliği yapıp bir dizi bir film önermek yerine iki adet film önereceğim. İki filmin tür olarak birbiri ile çok alakası olmasa da ikisinin de oyun tadında filmler olduğunu söyleyebilirim. Diğer öneri yazılarımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Bu tavsiye yazılarında az bilinen yapımları önerme veya belli bir konsept yoktur. Örneğin Cyberpunk 2077 öncesi herkesin bildiği Blade Runner filmini de Cyberpunk 2077’ye hazırlık amacıyla önerebiliriz. Az bilinen yapımlar ve kaliteli yapımlar dışında, o hafta izlemenizin daha iyi olacağını düşündüğümüz yapımlar da önereceğiz. Şimdi önerilerimize geçelim.
Film Önerisi: Overlord
Yönetmenliğini Julius Avery’nin yaptığı Overlord, 9 Kasım 2018’de vizyona girmişti. Filmin senaryosunu ise daha önce Açlık Oyunları’nın senaryosunu yazmış olan Billy Ray ve The Revenant’ın senaristi Mark L. Smith üstleniyor. Filmin oyuncu kadrosunda Jovan Adepo, Wyatt Russell, Mathilde Ollivier, Pilou Asbæk, John Magaro, Iain De Caestecker, Jacob Anderson ve Dominic Applewhite gibi isimler bulunuyor.
Aksiyon, macera ve korku türündeki film, 2. Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Normandiya Çıkartması’nın bir gün öncesinde bir grup paraşütçü savaşın seyrini değiştirecek bir görev için düşman hattının içerisine bırakılır. Normalde sadece bir köy olması gereken bölgenin aslında çok daha farklı bir duruma hizmet ettiğini anlarlar.
Sizin de fark edebileceğiniz gibi filmde büyük ilgi uyandıran bir hikâye ya da çok tanınmış oyuncular bulunmuyor. Filmin güzel olduğu taraf hikâyenin ulaştığı nokta. Yazının başında da belirttiği gibi aslında, tam olarak bir oyun filmi. Hatta spesifik olarak Wolfenstein’a oldukça benzeyen bir film. Hikâyeden spoiler vermek istemediğim için bu konu hakkında daha fazla konuşmasam daha iyi olur. Ancak şunu söyleyebilirim, film her ne kadar klasik hatta klişe bir savaş filmi gibi başlasa da işler hiç de düşündüğünüz gibi değil. Wolfenstein veya Doom filmlerinin asıl keyifli olan kısmı ne ise bu filmin keyifli olduğu kısım da o.
Hatta dürüst olmak gerekirse Overlord’un inanılmaz güzel bir film olduğunu söylemek de imkânsız gibi bir şey. Çok klişe olan hikayesini sadece mükemmel bir şekilde başka bir tarza çevirdiği için izlenebilecek, kafa dağıtılabilecek bir film. Özellikle CGI ve vahşet konusunda oldukça başarılı zaten film 18 yaş ve üzeri yaş grubu için uygun.
Dediğim gibi film o kadar da iyi bir film değil, sadece ortalama bir film. Bu yüzden bu filmi önerdiğim kesim de oldukça dar bir kesim. Doom veya özellikle Wolfenstein oyunlarını seviyorsanız, mutlaka bu filmi izleyin. Çok fazla oyun sahnesi gibi duran sahnesi bulunuyor filmin. Bunun dışında aksiyonu yüksek, hikâyeye çok da aldırış edilmeyen, sadece aksiyon sahneleri kaliteli bir film arıyorsanız da izleyebileceğiniz bir film. Unutmadan filmin çok fazla rahatsız edici sahne içerdiğini de söyleyeyim. 1 saat 48 dakika uzunluğundaki filmi şu anda Netflix’te bulabilirsiniz.
Film Önerisi: True Grit
Yönetmenliğini Coen kardeşlerin yaptığı yani, Ethan Coen ve Joel Coen’nin yaptığı ve 2010 yılında yayınlanan True Grit, aslında 1969 yılında yayınlanan aynı isimli filmin yeniden çekilmiş bir versiyonu. Remastered diyebiliriz kısaca. Her iki film de Charles Portis’in kitabından uyarlanan aynı senaryoya sahip. 2010 versiyonunun senaryosunu da yine Coen kardeşler senaryoya uyarlıyor. Orijinal filmin kadrosunda John Wayne, Glen Campbell, Kim Darby ve Jeff Corey gibi isimler bulunurken, 2010 versiyonunun oyuncu kadrosunda Jeff Bridges, Hailee Steinfeld, Matt Damon ve Josh Brolin bulunuyor.
1870 yılında iç savaştan çıkmış olan Amerika’da Mattie Ross isimli bir kızın babası, Tom Chaney isimli bir suçlu tarafından öldürülür. Babasının intikamını isteyen ve adaletin yerine gelmesini isteyen Mattie Ross; ülkenin en acımasız askeri olarak bilinen, sarhoş ve sorumsuz Rooster Cogburn'ü kiralar. Ancak kendisi de bu yolculuğa birlikte çıkmak istediğini söyler. Çıktıkları yolculukta bir süre sonra, başka sebeplerle Tom Chaney’i arayan Teksas korucusu LaBoeuf ile karşılaşırlar ve birlikte Tom Chaney’nin peşine düşerler.
Her ne kadar film klişe gibi dursa da bu filmin aslında 1969 yılında çekildiğini ve türünün ilklerinden biri olduğunu unutmamak gerek. Temelde kovboy filmi olan yapım için hatırlarsanız “oyun tadında” gibi bir ifade kullanmıştım. Kesinlikle öyle, Tru Grit, ilk dakikasından son dakikasına kadar, karakterlerin konuşma tarzıyla, çevre tasarımıyla ve hikâye ilerleyişiyle Red Dead Redemption 2’yi anımsatıyor. Özellikle Rooster Cogburn'ün, Red Dead Redemption 2’nin ana karakteri Arthur Morgan’a oldukça benzediğini söyleyebilirim. Hem ses olarak hem de hal ve hareket olarak. Hikâyenin ilerleyişi de kesinlikle Red Dead Redemption 2 ile oldukça benzer.
True Grit’i Red Dead Redemption 2’ye olan benzerliği ile değil de bir film olarak incelediğimizde de oldukça başarılı olduğunu görebiliyoruz. Özellikle Jeff Bridges ve Hailee Steinfeld’in oyunculukları cidden muazzam. Klişe ama tutarlı ve iyi işlenmiş senaryosu, görsel açıdan muazzamlığı ve oyunculuklar ile birlikte kesinlikle güzel bir film. Sadece filmin son bölümünde küçük mantık hataları bulunuyor, ancak bunu da rahatlıkla görmezden gelebilirsiniz.
Ayrıca 2010 yapımı True Grit’i önerdiğim gibi, 1969 yapımı True Grit’i de kesinlikle öneriyorum. Sadece 1969 yapımı olan eski olduğu için bazı eksikleri bulunuyor. Günümüzün teknolojisi sayesinde 2010 yapımı True Grit, biraz daha iyi bir atmosfer sağlıyor.
True Grit’i rahatlıkla herkese önerebilirim. Herkese hitap eden bir film. Ancak özellikle Red Dead Redemption 2 sevdalılarına öneriyorum. Filmin başından sonuna kadar canınız sürekli Red Dead Redemption 2 oynamak isteyecek, bu yüzden oyunu da hazır da bekletirseniz sizin için daha iyi olabilir.
True Grit zaten oldukça popüler bir film. Yayınlandığı yıl, 10 dalda Oscar adayı olmuştu. Eğer daha önce izlediyseniz, Red Dead Redemption 2’yi oynadıktan sonra bir kez daha izleyebilirsiniz, daha farklı bir etki yaratacağına eminim. 1 saat 50 dakika uzunluğundaki True Grit’i de şu anda Netflix üzerinde bulabilirsiniz.