MercurySteam ve Kojima Productions birlikteliğinde vucüt bulan Lords of Shadow, God of War, Dante’s Inferno ve Bayonetta gibi isimlerin takdir edilesi yanlarını örnek alarak günümüz oyun anlayışı içinde kendine yer bulacak bir Castlevania yapımı olmayı başardı. Oyunun yakalamış olduğu kalite, sadece olumlu yorumlarla taçlandırılmakla kalmadı, neredeyse 30 yıllık serinin 34. oyunu olan Lords of Shadow, en çok satan Castlevania oyunu olarak tarihe geçti. Haliyle Lords of Shadow 2’den beklentilerimiz de aynı oranda arttı.
Castlevania: Lords of Shadow, Belmont klanı ve Drakula arasında yüzyıllardır süregelen mücadeleyi anlatan serinin hikayesini başa sarmış ve farklı bir dille sil baştan anlatmış, güzel bir finalle de noktalandırmıştı. Ardından gelen Lords of Shadow: Mirror of Fate ise hikayesiyle köprü vazifesi görerek 2. oyuna doğru yol almamızı sağladı. Şayet Lords of Shadow 2’den önce Mirror of Fate’i oynama şansınızı olmadıysa endişe etmeyin, çünkü açılışta yer alan anlatı bu boşluğu kapatacak bir içeriğe sahip.
Lords of Shadow 2, bir zamanlar insanlığın kurtarıcısı olan ancak şimdi ölümü özlemle anan ölümsüz bir bedbahta dönüşmüş Gabriel Belmont’un, yani nam-ı diğer Dracula’nın acınası hayatından kurtulmak için çıktığı yolculuğu anlatıyor. Drakula’nın kalesine yapılan kuşatmanın üzerinden çağlar akmış, Gabriel gözünü modern zamanlarda açmıştır. Her şey geride kaldı derken İblis bir kez daha hakimiyet kurma çabası içinde ordusuyla dünya üzerine yürür. ve Gabriel’ın eski dostu Zobek, İblis’i durdurması karşılığında onu ölümsüzlüktek kurtaracağı sözünü verir.
Hikaye böylece işlenedursun, içinizde bir yerlerde Drakula’ya karşı bir merhamet duygusu uyanıyor. SteamMercury amacına ulaşmış biçimde düşkün bir Drakula portresi çizmeyi başarmış. Gabriel’ın pişmanlıkları ve yenilgileri yüzünden okunuyor adeta. Tabii burda sesledirme kadrosunun da yaptığı işi takdir etmek lazım. Lords of Shadow 2’de karşımıza çıkan her bir karakter kişiliğini yansıtır bir seslendirme performansıyla can bulmuş.
Çok değil kısa süre sonra Gabriel’ın oğlu Trevor Belmont’ın düşsel bir yansıması hikayeye dahil oluyor ve yenik düşmüş Drakula’nın eski gücünü toplaması, İblis’i def edip arzu ettiği ölüme kavuşabilmesi için modern zamanlar ve geçmiş arasında seyahat etmesini sağlayacak bir madalyayı kullanımına sunuyor. Modern zaman teması özellikle bu seriyi Lords of Shadow’dan önce sindirmiş olan oyuncuların tüylerini diken diken edebilecek nitelikte. Ki maalesef korkulan başa gelmiş. Castlevania’nın gotik teması bir Londra şehri havasında modern zamanlara aktarılmaya çalışılmış ama Symphony of the Night, Circle of the Moon, Aria of Sorrow veya Dawn of Sorrow gibi yapımları ezberine almış Castlevania hayranları için bu atmosfer adeta bir kutupta yaz havası olmuş. Problem sadece modern zaman temasının Castlevania atmosferiyle ne kadar ters durabileceğiyle alakalı değil; Drakula’nın “robotvari” düşmanlarla mücadelesi, “biyoloji loboratuvarlarında” iblisin subayları tarafından üretilen virüsün insanları mutanta çevirme harekatı gibi zorlama kurgular maalesef hikayenin çekiciliğini de, oyunun 30 yıllık temasını da önemli ölçüde baltalıyor. Hikayenin öteki yakasında yani geçmişe döndüğümüz anlarsa bu yaraya bir nebze olsun pansuman olabilir.
Lords of Shadow 2’nin en önemli özelliği sabit kamera açısı yerine, yer yer asistanlık da eden, tamamen oyuncu kontrolüne bırakılmış serbest kamera açısına geçmiş olması. Ama bu değişiklik ilk oyunda da yer alan bazı kamera problerine çözüm olmaktan çok daha büyük bir sorun haline dönüşmüş. Bu değişiklikten ilk etkilenen alan platform öğeleri. Türün diğer oyunlarında olduğu gibi sabit kamera açısı platform öğelerinde nereye gitmeniz gerektiği konusunda size yol gösteren önemli bir etken olurken, serbest kamera açısı Lords Shadow 2’de yolunuza taş koyan bir engele dönüşmüş. Zaten yapımcı ekip de platform öğeleri esnasında nereye gideceğiniz konusunda sürüncemede kalmamanız için etrafa yarasa bulutçukları yerleştirmiş ve devamında yolunuzu bulabilmeniz için şayet yol gösterme tuşuna basılı tutarsanız görebileceğiniz kırmızı noktalarla hedefinizi işaretlemiş. Bu sistem klasikleşmiş tırmanma öğelerini akıcılıktan koparırken, mesafeler arasında atlamalar da kamera açısı yüzünden platform tadını vermeyen stres bölümleri haline gelmiş.
Açık dünya oynanışı vadeden yapımda ortaya çıkan bir diğer problemse yön bulma, oyun alanına hakim olma güdümüzün neredeyse tamamen elimizden alınmış olması. Çoğu zaman nereye gitmemiz gerektiği konusunda ne yarasa bulutları ne de harita fayda vermiyor. Bu problem oyun alanının geniş olmasıyla alakalı değil, bölüm tasarımlarının zayıf olarak oyuna işlenmesiyle alakalı. Örneğin bu bölümde ilerde ulaşmamız gereken bir yarasa bulutu var. Ancak oraya ulaşmanız için önce bir yerlere tutunmanız lazım. Ne tuhaftır esas tutunmanız gereken kısım ancak yanına çok yaklaştığınızda kendini gösteriyor ve olurda siz oyun alanında bu köşeye uğramazsanız, etkileşime girmeniz gereken bu bölüm kendini imkanı yok göstermiyor.
Geçmiş ve modern zamanlar arasında mekik dokuyan Castlevania: Lords of Shadow 2’de platform ve dövüş öğeleri yanına bir de gizlilik eklenmiş. Drakula’nın sahip olduğu bazı yetenekleri kullanarak diş geçiremediğimiz düşmanlara çaktırmadan ortamdan uzayabiliyoruz. Yarasalarımızı salıyor, düşmanın bedenini kontrol ediyor veya bir fareye dönüşebiliyoruz. Kulağa hoş gelen bu yeni oyun anlayışı maalesef tekdüzelikten çatlayıp ölmek üzere. Gizlilikle aşmanız gereken bölümler tam anlamıyla önceden hazırlanmış, script sahneler gibi. Rolünüzü doğru oynamazsanız geçmenizin imkanı yok. Mesela bu bölümde kapıya farklı bir yöntemle ulaşmış olduğum halde ilerleyemiyorum çünkü oyunun istediği gibi geçmedim engeli. Uzun lafın kısası sahip olduğunuz yeteneklerle dilediğiniz gib oyun alanını manipüle edemiyorsunuz. Elimize tutuşturulmuş sığ gizlilik öğeleriyle, yapımcıların arzuladığı biçimde yolumuza devam etmemiz isteniyor.
Castlevania’nın dövüş sistemi, oyunun halen en güçlü yanı. Kanlı kamçımızı düşmanlar üzerinde şaklatmak doyurucu bir keyif veriyor. İlk oyunda yer alan büyü sistemi silahlara bürünmüş halde karşımıza çıkıyor ve kanlı kamçımıza ek olarak Void Sword - Chaos Claws ikilisine sahip oluyoruz. Bu iki silah aslında buz ve ateş elementlerini barındıran birer teçhizat. Aşmanız gereken bazı engellerde bu silahlarımızın güçlerinden yararlanmamız da gerekebiliyor. Kazandığımız deneyim puanlarıyla silahlar üzerinde yetenek açma ve topladığımız taşlarla güç barlarını üst seviyeye taşıma gibi etkinlikler de bir klasik olarak oyun alanına aktarılmış.
Sahip olduğumuz bu 3 silah yanı sıra yanımızda sınırlı sayıda taşıyabildiğimiz ve tek seferlik kullanıma sahip farklı güçler de yer alıyor. Bir süreliğine tüm combolarınızı açan, size bulunduğunuz bölgedeki gizli yerleri gösteren veya düşmanlara savurduğunuz her bir darbede onları yavaşlatan veya size anlık bir ejderha patlaması yaşatan sınırlı sayıda taşıyabildiğiniz ve etrafta kırıp dökerek yeniden edindiğiniz güçlere ek olarak, zamanla dolan bir kan barıyla ölçümlenen, uzak mesafedeki düşmanlara fırlatabileceğin kamanız ve düşmanın üzerine salabildiğiniz yarasa sürüsü de savaşlarda size yardımcı olacak Drakula güçleriniz arasında.
Düşmanlar standart saldırıları yanı sıra sesli ve işaretli olarak uyarıda bulunarak gerçekleştirdikleri ve hiç bir suretle karşı atak yapamayacağımız, yalnızca doğru zamanlamayla savurabileceğimiz bir saldırı gücüne de sahipler. Böylece daha çetin mücadeleler ortaya çıkmış.
Örneğini God of War’da da görebileceğimiz karşı atak özelliği, doğru zamanlamayla atağa karşı koymak üzerine kurulu. Bu özellik Lords of Shadow’da da bulunurken devam oyunu bu özelliği nerdeyse oyun alanından silecek bir hamlede bulunmuş. Hem atak savurma, yani Drakula’nın sağa sola omuz atma hareketi hem de atağa karşı koyma hareketi aynı tuş üzerine atanmış durumda. Hareket halindeyken gelen atağa karşı atakta bulunmak istediğinizde istemeden de olsa karakterimiz atak savurma hareketi yaparak diğer hareketimizi boşa çıkarıyor. Yani karşı atak için oyun alanında sabit durmamız isteniyor adeta.
Düşmandan enerji çalmanıza yarayan Void Sword ve kalkanları kıran Chaos Claws kısıtlı bir enerji barına sahip. Bu barı doldurmanız için düşmandan dökülen kanları toplamamız veya ekranın altında beliren kan barını doldurmamız gerekiyor. Ki bunu gerçekleştirmek için darbe almadan kombo yapmanız şart. Ancak kamera açısı sebebiyle tam anlamıyla hakim olamadığımız oyun alanında darbe almadan kombo gerçekleştirmek hele hele mücadelenin dar alanlara taşındığı bölümlerde imkansız hale gelebiliyor. Geniş alanlarda kameranın savaşları otomatik açılardan izlemeye alması oyun alanına olan hakimiyetimizi, dar alanlara göre daha iyi korumuş.
Lords of Shadow 2’nin bir diğer problemi ise kayıt sistemi. Ola ki öldünüz araya giren yükleme ekranıyla uzun bir bekleyişin ardından yeniden oyun alanına döndüğünüzde öldüğünüz yerden bir kaç bölüm ötede çıkıyor, yaptıklarınızı tekrar yapmanız gerekiyor. Özellikle gizlilik öğelerinin işlendiği bölümlerde tek hamlede ölebiliyor olmanız, bu döngüyü tekrar yaşamanıza, değerli vaktinizin kaybolmasına sebep olacak tarzda. En azından ara sahneleri geçerek bu süreci hızlandırabiliyorsunuz.
Görsel anlamda ilk oyundan daha karanlık ve soluk bir atmosfer benimseyen Lords of Shadow 2’de özellikle ana karakterimizin kıyafeti ve üzerindeki işlemeler daha belirgin ve vurucu biçimde öne çıkmış. Element gücüne sahip silahlarımızın ışımaları, ateşle dövdüğümüz kalkanların kırmızı renge dönüşmesi ve duman çıkarması gibi güzel detaylar karşısında Drakula’nın dövüş alanları dışındaki bazı animasyonları doyumsuz ve silik duruyor. Kıyaslama yapacak olursak ilk oyunun sanatsal yönetimi, mekan tasarımları ve renk paleti devam oyununa göre daha iyi bir seviyede duruyordu.
MercurySteam, Lords of Shadow 2 ile yeni ve farklı bir iş çıkarmaya çalışmış ama bunu yaparken ilk oyunda yakaladığı kalite barının gerisine kalmış. Oyun alanının çorbaya dönmesi, platform öğelerinin zayıflığı, gizlilik öğelerinin amaçsız biçimde oyuna sokulması yapımdan soğumanıza sebep olacak seviyede. Hikaye ve kurguya önem veren bir oyuncuysanız ve sıkı bir Castlevania tutkunuysanız, Lords of Shadow 2’nin heyecanlı başlayan ama hüsrana dönen anlatısı da eksiler arasına not düşün. Bu olumsuzluklara rağmen savaş sistemi zorlayıcı ve keyif verici haliyle türü sevenleri memnun edebilecek bir içerik olarak dikkat çekiyor.