Rüzgarın şehri Chicago… Sayısız farklı kimliğin, sayısız farklı aktivitenin ve sürprizlerin şehri. Gecesinin gündüzünün ayrı olduğu, içerisindeki yaşamların kendi benliklerini yansıttığı bir şehir.
Herşeyin ve herkesin bağlantılı olduğu, bu bağların arasındaki iletişimin ise güçün kendisi olduğu bir şehir. Her bireyin suçlu veya kurban olabileceği, giriş için izinlerin gerekmediği kontrolünün avucunuzun içinde olduğu bir şehir.
Bir ara, 2000’lerin başlarında hacker’lık oldukça popüler olmaya başlamıştı ve internette pek çok hazır program bulunabiliyordu. Kilometrelerce uzakta tanımadığınız birinin PC’sine IP adresinden bağlanıp 32x hızındaki CD Rom sürücüsünün kapağını açıp kapatmak kendinizi Hacker gibi hissettirebilmekteydi, Lamer diye tabir edilen amatörlere dahil olsanız da. Sonrasında ise elektronik müzik eşliğinde Hacker Evolution gibi hack simülasyonları oynayarak kendimizi tatmin etmiştik. Neyse ki Watch Dogs’ta yönettiğimiz Aiden Pearce bizim gibi bir amatör değil ve dört bir yanını hack’lememiz için son derece el verişli bir şehirdeyiz.
Central Operating System yani ctOS olarak bilinen sistem tüm şehirdeki en küçük teknolojiyi bile kontrol edebilmektedir ve bu sisteme sızabilen Aiden, herşeyin kontrolünü ele geçirerek yeğeninin ölümüne sebep olanların peşine düşer. Ve buna takiben yeğeninin intikamı için yüzlerce kişiyi öldürmeye başlar, yani kötüleri, ehm çoğunlukla.
Chicago, bir açık dünya oyunu için yeterince geniş ve daha oyunun en başında bir kaç küçük bölge dışında tamamına erişebiliyoruz. Kontrol üzerine odaklanmış bir oyunda haritayı kontrol edebilmek için bölgelerin sistemlerine sızmanız ve ctOS sunucularına erişmeniz gerekiyor. Diğer Ubisoft oyunlarında olduğu gibi bu binalara erişim sağladığınızda haritadaki işaretlerin açılmasını ve o bölgedeki cihazların kontrolünü ele geçirmiş oluyorsunuz.
Harita demişken biraz ulaşıma değinelim. Bir noktadan bir noktaya gidebilmek için çeşitli taşıtları hack’leyerek kullanabilir, botlar ile su yolunu tercih edebilir veya metroya binebilirsiniz. Araç kullanımı fizik ağırlıklı olmadığı için bazılarınıza arcade gelecektir. Bu nedenle gerçekçi bir havaya sokan kokpit kamerasına rağmen hız yapmak, kaza yapmak ve rampalardan uçmak beklenilen etkiyi yaratamıyor malesef. Onlarca metreden uçarak hiç havalanmamışız gibi iniş yapmak veya son hızla giderken diğer araçlara sürtüp çarparak dümdüz yola devam etmek sürüş meraklılarının hayal kırıklığına uğramasına neden olacaktır. Gerçekçilikten çok aksiyon üzerine odaklanılmış. Basıyorsunuz gaza ve araçla hızlıca kalkış yaparak dümdüz bir engele çarpmadıkça yola devam ediyorsunuz. Bu şekilde özetlenebilir.
Tüm bu hack’leme işlerinden sıkıldığınızda vakit geçirmek için şehirdeki pek çok mini oyundan birini tercih edebilirsiniz. İsterseniz deniz kenarına inip sabahtan akşama kadar rakip bekleyen satranç oyuncularını alt edin, alt edemezseniz de ezin; isterseniz rekorlar kırmak için sokaklarda bilgisayar oyunu oynayın veya sağa sola zıplayıp puanlar toplayın. Tabii en zevklisi odadaki kameraları hack’leyerek pokerde hile yapmak, söylemedi demeyin. Bir de garip kafalar yaşabileceğiniz teknolojik simülasyonlar bulunuyor ki her biri sizleri farklı diyarlara gönderip garip oyun deneyimleri sunuyor. Bunları hemen köşe başındaki torbacınızdan temin edip dijital diyarlara yelken açabilirsiniz. Tüm bu mini oyunlar 1-2 kez denemelik; pek bağımlılık yaratmıyor fakat çeşitlilik açısından oyunu zenginleştirmiş. Senaryoda onlarca kez karşınıza çıkacak hack oyunları hariç, onlar direkt işkence. Hayır hackliyormuşsunuz havası da vermiyorlar, geçtikçe bir yenisi çıkıyor, geçtikçe bir yenisi çıkıyor.
Aiden şehirdeki sistemleri hack’lemek dışında vereceğiniz yetenek puanları ile birlikte hızlı bir katil ve kusursuz bir sürücü olabiliyor. Dörde ayrılan yetenek ağaçları oyun içerisindeki ilerleyişinize bağlı olarak yeşermeye başlıyor. İsterseniz puanlarınızı hacking alanında dağıtın ve metroları durdurmak, polis helikopterlerini kör etmek, köprüleri açıp kapamak gibi kaçışlarda veya düşman iletişimini koparmak ve yardım çağrılarını engellemek gibi aksiyon anlarında işinize yarayacak yetenekler açın. Çatışmaya girmekten hoşlanıyorsanız zamanı yavaşlatmaya yarayan focus özelliğinizi arttırabilir, silahları daha hızlı değiştirebilir veya daha iyi nişan alabilirsiniz. Bir de oyun boyunca çok işinize yarayan ve ihbar edildiğinizde açığa çıkmanızı engelleyen jammer’lar, el bombaları, uzaktan kumandalı bombalar, sensörler veya tüm bölgenin elektriğini kesip şehri karanlığa gömeceğiniz tek kullanımlık minik cihazlar üretebiliyorsunuz.
Şimdi biraz karakterlere ve hikayeye bakalım, hmm listenin başında Aiden Pierce var. O hangisiydi?! Hah ana karakterimiz doğru ya. Ne bir heyecan barındırıyor, ne de özel bir karakteristik, bir ana kahraman bu kadar sıradan olur. Onun dışındakiler gayet ilgi çekici, dövmeli çekici bir yardımcı karakterimiz var, son derece eğlenceli bir tarza sahip mizahi yönü seviye 1000 olan uzak doğulu bir dostumuz ve efsane olarak anılan keş bir hacker kankamız var. Hatta düşmanlarımız bile ilgi çekici, yaşlı bilge ve sayko bir karakter, son derece hippi son derece psikopat bir siyahi çete lideri vs vs. Ama gelin görün ki Aiden çok düz. Bu karakterlerle oyun boyunca takip edeceğiniz hikaye ise ortalama seviyede, eh işte diye tanımlayabiliriz. Macera ne çok sürükleyici, ne de sıkıcı.
Senaryoyu geçelim gelin Chicago sokaklarında bizlerini neler bekliyor ona bakalım. Pek çok yan görev ve toplanabilir eşya gibi sizi meşgul edecek işler bulunmakta. Çete bölgelerine dalıp dağıtmak, suçlu konvoylarını durdurmak veya henüz işlenmemiş suçları engellemek gibi size halk arasında saygınlık kazandıracak görevler mevcut. Onların gözünde bir kahraman olmak istiyorsanız işte fırsat. Ha tam tersini yaparsanız ve insanlara kötü davranırsanız da bu sefer adınız suçluya çıkıyor ve ilk fırsatta yakalanmanız için sizi ihbar etmeye ve korkup kaçmaya başlıyorlar. Tam tersi ne diye merak ettiyseniz, eh sivil halka pek bir şey yapamıyorsunuz, onları araçla ezmek ve tek atışta öldürmek dışında. İsterseniz topuklarından vurun hasar derecelendirmesi yok, direkt ölüyorlar. Elimizde cop var ama onu bırakın yumruk bile atamıyoruz. Yüzlerce insan var, çarpmak dışında etkileşim yok. Fakat bu onların suçu değil, onlar üzerlerine düşen işi layığıyla yerine getiriyor. Chicago halkı şu ana kadar yapılmış en gerçekçi oyun insanı diye düşünüyorsunuz Watch Dogs’a başladığınızda. Öylesine çeşitli konuşmalar, animasyonlar görüyorsunuz ki sanki gerçek hayatta dışarı çıkmışsınız gibi. Yüzlerce konuşma, hack’leyerek ulaşabileceğiniz sınırsız miktarda bilgi… Fakat bir kaç saat geçirdikten sonra hepsinin kukla olduğu gerçeğiyle yüzleşiyorsunuz malesef. Aynı noktada aynı animasyonu oynayan birer tiyatro oyuncusu tüm halk. Bu bir noktadan sonra sürekli aynı günü yaşayan biriymişsiniz hissi oluşturuyor. Yapay ve kendini tekrarlayan.
Rastgele gerçekleşen olaylarla bu biraz geçiştiril… ne yazık ki onlar da pek işe yaramıyor. Amaçsızca siren çalıp bir süre sonra susan acil kurtarma araçları, gerçekleşen kazalar, sadece siz suç işleyince ortaya çıkan polisler… Bu açıdan daha iyilerini gördüğümüz için şehir hayatı biraz hayal kırıklığı oluyor.
Chicago görsel anlamda son derece detaylı hazırlanmış, genelde benzer sokaklarla dolu bir şehir olması kendini az da olsa tekrar ediyormuş gibi hissettiriyor ve keşfetme hissinizi biraz köreltiyor fakat şehir atmosferi oldukça hoş, özellikle de geceleri yağmur yağarken. Çünkü bizlere E3’te gösterilen videolara anca o zaman yaklaşıyor. Bu açıdan Ubisoft’a kızmakta haklısınız, oyunun grafikleri geri çekilmiş. Oyun dosyaları arasında bulunan config dosyalarından 2012’de bize gösterilen videoya yakın bir kalite elde edilebiliyor ve hatta daha pek çok ayrıntılı ayar yapılabiliyor. Frame oranlarında pek fazla düşüş yaşanmayabiliyor fakat bu durum PC’den PC’ye değişmekte. Bazılarında daha akıcı olurken bazılarında sorunlar meydana gelebiliyor. Bu özellikler yapımcı firma tarafından bilerek hazırlanarak, bilerek devre dışı bırakılmış. Neden bırakılmış? Bu sorunun cevabı size kalmış fakat Ubisoft her platformda mümkün olduğunca iyi çalışıldığını, oyunun önceki sürümlerinden kalma olup sorun çıkardıkları için devre dışı bırakıldıklarını söylüyor. Yani PC’yi konsol sürümleri seviyesine çekmek dışında başka bir cevap daha var. Belki de hack’leme üzerine olan bir oyunda tam görselliğe ulaşmak için oyunun dosyalarını hack’lememizi istemiş olabilirler, öyleyse iyi düşünülmüş.
Fiziğe dayalı vücut hareketleri zayıf, şehirle etkileşim beklenildiği kadar iyi değil fakat bazı efektler oldukça şık hazırlanmış. Özellikle grafikleri köklediğinizde çok etkileyici sahnelerle karşılaşabiliyorsunuz. Karakter animasyonları ve araç yansımaları gibi oyunun görsellik bakımından tavan yaptığı noktalar bulunduğu gibi bazen de garipliklerle ve basitliklerle karşılaşabilirsiniz. Şunu da belirtmek gerek ki arayüzler de dahil olmak üzere tüm tasarımları harika.
Ses konusunda ise MP3 çalar konsepti pek gitmemiş ve seçilen parçalar kısa süre içerisinde sıkabiliyor. Araçlarımızda yaptığınız işlerle ilgili yerel haberleri dinlemek hoş ama kulaklarımız radyo istasyonlarını aramıyor değil. Senaryo karakterlerinin seslendirmeleri harika ve halkın konuşmaları ise daha önce bahsettiğim gibi inanılmaz çeşitli. Oyunun görevler ve polis kovalamacalarında çalan müzikleri idare eder diyerek görsel ve işitsel konuları burada kapatalım.
Watch Dogs’un multiplayer açısından bazı modları ile başarılı olduğunu söyleyebiliriz. Online mod açık bir şekilde oynarken uygun bir oyun bulunduğunda size girip girmeyeceğiniz soruluyor ve 2-8 kişi aralığında değişen multiplayer modlarına giriş yapabiliyorsunuz. Aynı zamanda cep telefonunuz ile harita üzerinden giriş yapabileceğiniz bu modlarda fark edilmeden bir oyuncunun oyununa dalarak belli bir süre onu takip etmeye çalışabilir, sizi bulmaya çalışırken saklanabilir, yarışlar yapabilir veya 8 kişi görevsiz bir şekilde şehirde takılabilirsiniz. Tabii bu sonuncusu oldukça amaçsız. Bir de ilginç bir mod var ki oyuncular mobil uygulama ile sizin polislerinizi kontrol ederek yakalanmanız için uğraşıyor. Siz polislerden kaçmaya çalışırken diğer oyuncular Watch Dogs’a sahip olmalarına gerek bile olmadan mobil cihazlar üzerinden direktifler göndererek peşinize polisler takabiliyor, güzel düşünülmüş. Normal seyrinde tek kişilik oynarken hiç farketmeden biri oyununuza dahil olduğunda veya siz bir başkasının oyununa katılıp yapay zekayı taklit ederek saklandığınızda oldukça keyifli anlar gerçekleşiyor. Online modda topladığınız ayrı puanlarla senaryo bölümünde açamayacağınız bir kaç yetenek alabileceğinizi de ekleyelim.
Watch Dogs, son derece detaylı bir şehre ama basite kaçan özelliklere sahip. Bir sürü mini oyun var ama çoğunun açıp da bir daha yüzüne bakmazsınız. Nitelik değil de nicelik mantığı işliyor. Chicago, oyunu bitirdikten sonra öyle tekrar tekrar uğrayacağınız bir yer olmayacak ne yazık ki. Çünkü boş boş dolaşmak dışında gerçekten yapacak bir şey yok. Neden multiplayer oyunlardan daha zor sıkılırız? Çünkü karşımıza sürekli farklı kişiler ve dolayısıyla farklı olaylar çıkar. Watch Dogs’ta ise rastgele gerçekleşen olaylar veya bunlara sebebiyet verebilecek teknik özellikler bulunmadığı için sizi kapıp götürmüyor. Özenilmiş ama aynı zamanda da üşenilmiş bir yapım olarak bizden 8 alıyor. Daha bahsedilebilecek pek çok detayı bünyesinde barındırıyor. Herkese iyi oyunlar.